Kitabın özeti mahiyetinde :)
Bu kitabın Konusu : İnsan beyninin çalışma mekanizması biyolojik olduğu kadar psikolojik, sosyolojik,
tarihsel, siyasal temellere de dayandırılarak açıklanıyor .İnsan beyninin diğer canlıların beyinlerinden
farklı olarak bilgiye yeni öğrenmelere esnek olup ,beynin işlevlerinden ,sıradan basit olarak gördüğümüz
faaliyetleri gerçekleştirirken bile ne kadar yüksek işlevlere sahip olduğundan ve ayrıca yalnızca 1.500gr
sahip olan bu mucizevi et parçası olan beyinin davranışlarımıza ,kararlarımıza kısaca hayatımıza olan
etkisinden bahsedilmektedir.
Bu kitabı okurken hissettiklerim ve düşündüklerim: Okurken aslında farkında olmadan yaptığımız birçok
şey için binlerce nöronun arka planda yaptıkları mesai sayesinde olduğunu ve bunun ne kadar mucizevi
bir şey olduğunu düşünerek hayretler içerisinde kaldım. Aslında gezegendeki en büyük sırrın kafamızın
içindeki o küçücük et parçası sayesinde gerçekleşmesi insanda şaşkınlık uyandırıyor ve hayata karşı farklı
bir bakış açısı uyandırmamıza sebep oluyor. Yazarın dilinin sade olması her ne kadar bilimsel bir kitap
olmasına rağmen aslında konuyu çok hakim olmasam da benimde severek ve bir çok anlam çıkartarak
okumamı sağladı .Yazarın verdiği örnek ve vakalar çok dikkatimi çekti beynime karşı farkındalığımı arttırdı
ve beynimde azda olsa neler olup bittiğini anlamamı sağladı.
Bu kitapta en beğendiğim bölüm ve nedeni: Ben bütün bölümleri çok severek okudum ancak en çok
beğendiğim bölüm 3. BÖLÜM KONTROL KİMDE idi . Bu bölümde beynimizin aslında gerçekliğin bizzat
kendisi olduğu ve vücudumuz bir evren ya da bir imparatorluksa beynimizin de tek otorite ve güç
olduğunu en ufak yaptığımız davranışlar kadar bilincin hayatımızı bizi , kişiliğimizi , kararlarımızı
,hayallerimizi,hedeflerimizi de tamamiyle şekillendiriyor olması ve bunu yaparken de kusursuz bir düzen
içinde yaptığından bahsedilmekteydi. Ayrıca duyularımızın biz farkında olmadan bilinç dışında
kararlarımızı nasıl etkilediği , değer yargılarımızı , davranışlarımızı da yani kendiliğinden olduğunu
düşündüğümüz davranışlarda bile aslında beynin sayesinde oluştuğunu hayatımızın asıl kahramanı yani
bu filmin asıl kahramanının ve senaristinin beynimiz olduğunu fark etmemi sağlayan bir bölümdü.
1.BÖLÜM
İnsan aslında diğer canlılar ve memelilerin aksine dünyaya önceden programlanmış bir beyinle değil de
eksik tamamlanmamış ve öğrenmelere, deneyimlere ve farklı yaşantılara karşı esnek bir beyine sahip
halde dünyaya gelmesinin bizi diğer canlılardan ayırdığı, yaşamımızın ilk yılında yeni bağlantılar, (snapslar
) oluşurken ilerde bu bağlantılardan kullanılmayanların kaybolarak budandığı ve daha güçlü bağlantılar
oluşturularak hayat boyu geliştiğinden bahsedilmektedir.Yetimhane örneğiyle insan beyninin duygusal
ilgiye de ihtiyaç duyduğu bundan yoksun bir ortamda bulunması ise gelişimin olumsuz etkileneceği, bazı
hastalıkların ,ilaçlar ve oluşan beyin hasarlarının kişiliğimizi etkileyerek sıra dışı davranışlar
gerçekleştirmemize sebep olması,7 yıl içinde atomlarımıza kadar değişen vücudumuzu bu farklı
versiyonlarımızı birbirine bağlayan şeyin aslında belleğimiz olduğu ve aslında sahip olduğumuz bu
bellekteki anılarında hayatımızın farklı zamanlarında farklı hatırladığımızı hatta beynimizin anıları zamanla
değiştirdiği sahte anılar olarak kaydettiği ,anıları bu yüzden yaşamımızın farklı dönemlerde daha farklı
şekillerde hatırladığımızdan ,hepimizin gerçekliğinin ve duyularımızla algıladıklarmızın farklı olduğu ve
kişiden kişiye değiştiğinden bahsedilmektedir. Kısaca her beyin birer kar tanesi gibidir ve bir kar tanesi ne
kadar benzersizse beynimizde öyledir.
2.BÖLÜM
Bu bölümde gerçeklik, duyularımız ve görme faaliyetinin karmaşıklığından bahsedilmiş .Beynimiz dış
dünyayı doğrudan deneyimleyemez dışardan duyu organlarımızdan aldığı bilgiyi elektrokimyasal
sinyallere dönüştürür ve beynimizde bulunan milyonlarca nöron bu yüzlerce elektrik atımını başka
nöronlara göndererek bir nevi kafamızın içindeki sessiz ve karanlık olan bu yerde duyulardan gelen bu
sinyallerin bir tiyatrosu gerçekleşir deneyimlediğimiz ,gördüğümüz, işittiğimiz, dokunduğumuz,
tattığımız, kokladığımız vb. her şey bu tiyatroda oynanan elektro kimyasal bir yorumdur. Her canlı kendi
gerçeklik dilimi algılar ve deneyimlerimiz geçirdiğimiz evrim sürecinin sınırlılıkları kadardır.
Görme ise en baskı duyumuzdur ve beynimizin üçte biri görme faaliyetini yerine getirmektedir. Bu
bölümde Mike adında görme engelli paralimpik şampiyona kayakçısının sonradan görme yetisini
kazanması ve yaşadığı süreçten bahsedilmekteydi. Mike geçirdiği ameliyat sonunda artık görebiliyordu
ancak beyni aldığı bu görsel bilgilerden bir anlam çıkartamıyordur. Gördüğü şeyler ona hiçbir şey ifade
etmiyor , anlayamıyordu ve kısaca buna görmede denemezdi çünkü görme sistemi bir kamera gibi
çalışmıyordu. Görme oldukça karmaşık bir eylemdir ve bunun için gözlerden çok daha fazlası gereklidir
yani görme vücudun bir bütün olmasıyla gerçekleşir . Beyin birçok farklı organdan gelen bilgileri
dönüştürerek bunları işler ve dış dünyayla ilgili tek bir resim oluşturur ama beyin duyu organlarından bilgi
almadan önce kendi gerçekliğini üretmeye başlar bu Talamus ta gerçekleşir. Beyin dış dünyadan
bağlantımız kesildiğinde , duyusal uyaranlardan mahrum kaldığımızda bile kendi imgelerini yaratmaya
devam eder.
3. BÖLÜM
Beynimizde süreli merak ettiğimiz , araştırdığımız ama hala gizemini koruyan ve hakkında çok az şey
bildiğimiz evrene benzemektedir .Yaptığımızın ve çaba gerektirmeyen diye düşündüğümüz bir çok
davranış beynimizin durmak bilmeyen karmaşık faaliyetleri sonucunda gerçekleşmektedir .Beyin in bu
bilinç dışı düzeneği hiç durmadan sürekli çalışır ve biz gerçekleştirdiği işlemlerin farkına bile varmayız.
Günlük hayatta yaptığımız eylemler hem çevreden hem de kaslardan gelen geri bildirimlerle seri ve
kusursuz bir şekilde gerçekleşir ki biz farkına bile varmayız. Öğrenmeye başladığımız yeni beceriler ise
alıştırmalarla sinapsları güçlendirir ve beceriler devrelere kazınır buna kas belleği de denilebilir.
Beynimize kazınan becerilerle artık üzerine bilinçli bir çaba göstermeden otomatik yapabilir hale geliriz.
Bir anda bize zahmetsiz bir şekilde geldiğini düşündüğümüz fikirlerimizde bile beynimiz arka planda
saatlerce, günlerce belki de haftalarca çalışarak anılarımızı pekiştirip sonuçları değerlendirmek için çalışıp
durmuştur .Bu bölümde bir diğer bahsedilen şey ise Freudun üstünde çalıştığı davranışlarımızın,
kararlarımızın biz farkında olmadan zihinsel süreçlerimizin birer ürünü olduğudur. Kendi seçimlerimizin
altında yatan nedenleri çoğunlukla bilmeyiz, beynimiz biz farkında olmadan çevreden bilgi toplayarak
bunları davranışlarımızı yönlendirmek için kullanır bu durumda bizim çok önemli olan kararları bizzat biz
mi almaktayız yoksa tamamen kontrol bilincime yani beynimize mi aittir bunun cevabı açıkça ortaya
koyulmaktadır.
4.BÖLÜM
Çok basit gibi görünen kararlarımızı verirken bile beynimiz aslında rakip partilerden oluşan bir
parlamento gibidir ve kararlarımızı bazen bencilce bazen cömertçe ya da güdülerimize göre veririz. Birçok
farklı güdüden oluşuruz ve beynimizin bunları denetim altında tutarak karar vermemizi sağlar. Her gün
binlerce karar veren beynimiz bu şekilde yaşam deneyimlerimizi de belirler ve bu deneyimler en basitten
en karmaşığına kadar hepsi beynin kontrolünde gerçekleşir. Örneğin ne yiyeceğimiz , ne giyeceğimiz,
izlediklerimizden ,gördüklerimizden anlam çıkartmamız, nereye gideceğimiz, ne zaman bulunduğumuz
ortamı terk edeceğimiz, mesajlara geri dönüp dönmeyeceğimiz vb. gibi günlük hayatımızda yapmış
olduğumuz seçenekler arasında karar verme sandığımız kadar basit bir durum değildir, beynimizde
fırtınalar oluşturmaya yeterli bir durumdur. Eski Yunanlılarında benzettiği gibi yaşamımız bir at arabası
gibidir bizlerse aklı ve tutkuyu temsil eden bu atları zapt etmeye, yönlendirmeye çalışan arabacılarız daha
doğrusu beynimiz bu arabacıdır. Beyin seçenekler arasında karar verirken özete ihtiyacı vardır ve bunu
vücudumuzdan aldığı geri bildirimlerle yapar. Bazen iyi bazense gelecek için kötü sonuçlar verecek karar
veririz çünkü kararlarımızda birçok değişken faktör etkili olur örneğin hormonlarımız, biyolojimiz,
koşulların değişmesi vb. farklı kararlar vermemize neden olur .Uyuşturucular ve kimyasal maddeler ise
beynin karar mekanizmasını etkileyerek ödül devrelerini harekete geçirir ve bunun bütün kararlardan iyi
olduğunu söyler. Bağımlı kişilerde ise kimyasal maddelere açlık duyan ağ her zaman vardır ve birey
bundan tamamen hiçbir zaman kurtulamaz. Prefrontal korteksi gelişmeyen bireylerde de karar
mekanizmasında bozukluklar vardır ve gelecekle ilgili kararlar almakta bunları simüle etmekte, dürtülerini
kontrol etmekte zorlanırlar.
5.BÖLÜM
İnsan, bağımsız bir varlık gibi görünse de aslında sosyal bir canlıdır. Bizler çevremizdeki insanlarla
etkileşim kurarken aslında diğer beyinlerle ilişki kurarız. İnsanları izler, dinler, iletişim kurar onları
anlamaya çalışır, nesnelere ve varlıklara da çeşitli anlamlar yükleriz. Toplumsal nörobilim ise bu işleyişi
inceler. İnsanlık olarak biz toplumsal niyet okumaya o kadar hazırızdır ki gördüğümüz ve diğer duyu
organlarıyla aldığımız bilgilere, sözcüklere, nesnelere, yüzlere, mimiklere, bulutlara , yıldızlara ,kuşlar vb.
hikayeler yükleriz. Toplumsal yargılar edinmeyi ise sonradan değil doğuştan getirdiğimiz güdülerimizle
sağlarız. Beyin devrelerimiz ise yaşamamız boyunca karmaşık yüz ifadelerini yorumlayarak başkalarının
duygularını anlamamızı, empati kurmamızı sağlar.
6.BÖLÜM
Bu bölümde ise günümüzde yapılan teknolojik gelişmelerle yapay zekanın geldiği nokta, görme ve
işitmeyle ilgili geliştirilen cihazlardan ve katkılarından bahsedilmektedir. İnsan beyniyle yapay zekanın
arasındaki temel fark yapay zeka yapacakları işler üzerine programlanırken insan yavrusu ise dünyaya
hiçbir bilgi olmadan gelir ve zamanla merak duygusu geliştirerek öğrenir, bilgi dağarcığı zamanla hızlı bir
şekilde katlanarak artar e bu ömür boyu devam eder. Yapay zeka her ne kadar gelişim gösterse de insan
beyni gibi düşünebilen, hissedebilen ve algılayabilecek bir düzeneğin kurulması şu anlık imkansız gibi
görülmektedir çünkü bu karmaşık düzeneğin nasıl işlediğine dair bir çok keşfedilmemiş bilgi
bulunmaktadır ve evren hakkında bildiklerimiz bile bize çok yakın olan kafamızın içindeki beynimizden
daha fazladır.