Gönderi

"Tanrım, sana inanıyorum, inançsızlığıma derman ol. Tanrım, inanıyorum, inanıyorum; inançsızlığıma derman ol." Nafileydi, tamamen nafileydi. Sözleri sarf ederken bile beyhudeliklerinin farkındaydı ve hareketinden dolayı kısmen utanç duyuyordu. Kafasını kaldırdı. Tam o anda burnuna sıcak, kötücül bir koku geldi; son sekiz ayda unutulan ama kelimelere dökülemeyecek kadar tanıdık - yapıştırıcı kokusu. Tenceredeki su fokur fokur kaynıyordu. Dorothy ayağa fırlayıp yapıştırıcı fırçasının sapını tuttu. Yapıştırıcı yumuşuyordu - beş dakika içinde erimiş olacaktı. Babasının çalışma odasındaki ayaklı saat altıyı çaldı. Dorothy irkildi. Yirmi dakikayı boşa harcadığını fark etti; vicdanı öyle sızladı ki onu tedirgin eden tüm sorular zihninden uçuverdi. Bunca zamandır ne yapıyorum? diye düşündü ve o anda, ne yaptığının farkında olmadığına karar verdi. Kendini uyardı. Hadi Dorothy! Kaytarmak yok lütfen! Göğüslüğü akşam yemeğinden önce bitirmemiz gerek. Oturdu, ağzına bir sürü iğne aldı ve yapıştırıcı erimeden önce şekil verebilmek için göğüslüğün iki tarafını tutturmaya başladı. Duasının yanıtı yapıştırıcı kokusuydu. Dorothy bunun farkında değildi. İçinde bulunduğu güçlüğün çözümünün, bir çözüm olmadığı gerçeğini kabullenmekte yattığını bilinçli olarak ayırt etmedi; elindeki işe devam ettiğin sürece işin nihai amacının önemsizleştiği gerçeğini; insan alışılmış, yararlı ve kabul edilebilir olanı yaptığı müddetçe inanç ile inançsızlığın bir olduğu gerçeğini. Bu düşünceleri henüz tam kendi kendine ifade edemiyor, sadece onların doğrultusunda hareket edebiliyordu. Belki çok daha sonra ifade edebilecek ve onlarda bir teselli bulacaktı.
Sayfa 324 - Can YayınlarıKitabı okudu
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.