Gönderi

Dünya. Şefkat ve merhametin bol olduğu, bununla birlikte zulüm, kan ve gözyaşının da bulunduğu; iç içe geçmiş sistemler ve sürekli tekrarlanıp yenilenen varlıkların yer aldığı büyük bir toplanma alanı. Bunca varlık insanın her an gözlerinin önünde duruyor; gökyüzünde veya yeryüzünde, evinde ya da kapısının önünde, yemek tabağında ya da bardağında, saksısında ya da akvaryumunda. Kimi varlıklar insanın enerji ihtiyacını karşılıyor, kimi varlıklar ise insanın gülmesini ve keyif almasını sağlıyor. Kimi varlıklar insanın yön bulmasını, zamanı ayarlamasını, yani hayat düzenini sağlıyor; kimi varlıklar ise insanın merak ihtiyacını karşılıyor. Kimisi de insanın bedeninin içerisinde yer alan, “ruh” diye tanımlanan o sırrın ferahlamasını, huzura ermesini sağlıyor. Ve daha niceleri. Her bir varlığın bir amacı var, her bir varlığın bir güzelliği ve bir yararı var. Her şey anlamlı ve her şey olağanüstü. Her yer mucize, her şey mucize, her an mucize. Görülen her zerre mucize, görünmeyenlerin varlığı da gerçekten apayrı bir mucize! Ortada, gözümüzün önünde açıkça şov yapılıyor. Peki ama neden? Dünyada, görünen âlemde, insandan başka hiçbir varlık bunun şuurunda değil! Yine hiçbir varlık bu soruların peşinde de değil. Peki insan bu olağanüstü varlık sahnesinde niçin var? Bu yazıları yazan, yazarken de okuyan bir insanoğlu olarak sorular soruyorum. Akıl yürütüyorum. Mantığımı kullanıyorum. Düşünüyor, inceliyor ve tüm bunları gözlemleyebiliyorum. Hayal kurabiliyorum, hissedebiliyorum, bunları kavrayabiliyorum. Okuyan kimse olarak sizde de aynısı oluyor. Tüm bunları bizlerde bulunan muhteşem “akıl” vasıtasıyla, yine bizlerde var olan “vicdan” adını verdiğimiz değerimizle ve sahip olduğumuz “irade” adı verilen varlık sayesinde yapabiliyoruz. Bizlerin yaratılışına kodlanan ve “fıtrat” adı verilen bir temel taşına da sahibiz ki, bütün bu değerlerimiz işte bu temele oturtulmuş durumdalar. Enteresan! Öyle değil mi?
Sayfa 17 - Yüzleşme YayınlarıKitabı okuyor
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.