Gönderi

Toprak yağmura, yağmur toprağa aşık değildi, muhtaçtı. O olmadan nasıl çiçek açacaktı, nasıl doğa canlanacaktı? Yağmur ise yağmak zorundaydı. Bulutta duramazdı, çok basınç vardı. Her an sırtına yük biniyordu yağmurun. Belki de hem yağmur hem toprak için en iyisi buydu. Birbirlerine aşık olduklarını sandılar ama muhtaçtılar. Gündüz ve gece onların aşkını hayretle izliyorlardı. En azından toprak ve yağmur kavuşabiliyorlardı... Onların aşkı çok farklıydı. Gece, gündüze fena yanıktı. Ne zaman gece gelse gündüz kaçıyordu, çünkü gündüz Güneş'i seviyordu. Güneş gündüze hiç yüz vermedi, Güneş gittikçe gece geldi onun yerine ama bu sefer de gündüz kaçtı. Gece, gündüz onu sevsin diye ay aracılığıyla güneşin ışığını yansıtmayı bile denedi. Olmadı, asla kavuşamadılar. Bir kağıdın iki yüzü gibiydiler, yan yanalardı ama birbirlerini asla göremediler. Gece, gündüzün aydınlığına aşıktı ama gündüz onu üzdükçe karanlıklara büründü. Gündüzün onu seveceğine dair umudunu yitirdi. Ama hala Ay'ın parlıyor olması demek, gündüzün onu sevmesi için hala çabaladığı anlamına geliyor olsa gerek...
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.