Gönderi

Gıybet
Molla Hamid Ekinci anlatıyor: “Bir gün caminin hücre kapısını açık unutmuştuk. Talebe arkadaşların küpte kavurmaları vardı. İçeri giren bir köpek, küpe kafasını sokup kavurmaları yemiş; sonra da kafasını çıkaramayınca küpü kırıp kaçmış.Talebe arkadaşların canı çok sıkılmıştı. Bir tertiple köpeği tekrar celbedip, sopa ile döveceklerdi. Üstad Bediüzzaman vaziyeti öğrenince, onları vazgeçirmek istedi. Molla Resul: ‘Seyda biraz kıymamız vardı. Biz kıyamıyorduk ki, yiyelim. Halbuki bir köpek gelerek hem kıymayı yemiş, hem de küpü kırmış. Bize zarar verdi. Nasıl biz onu dövmeyelim?’ dedi. Üstad:‘Molla Resul, senden soruyorum; vicdanen söyle, sen aç kalsan, paran da olmasa, bir şey almaya gücün de olmasa, nihayet açık bir yerde bir et bulsan; yer misin, yemez misin? Halbuki aklın var, idrak ediyorsun ki bu etin sahibi var.’ diye konuştu. Molla Resul, Üstad’ın bu konuşması üzerine bir müddet konuşmayarak sustu. Sonra cevaben: ‘Evet, yerim Seyda!’ dedi. Üstad tekrar buyurdu ki: ‘Bu hayvandır, aklı yoktur. Haramı-helali bilmiyor. Hayır ve şerri tanımıyor. Sahibinin kendisini döveceğini de bilmiyor. Elbette açık kapıdan girip, kavurmalarınızı yemiş. Bundan dolayı cezaya müstehak mıdır? Sizden soruyorum, elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin.’ Sonra Molla Resul ve arkadaşları, ‘köpekte kabahat yoktur’ diye kabul ettiler. Üstad: ‘Madem öyledir. Bu hayvanın gıybetini yapmayın ve helal edin!’ Molla Resul, Üstad Hazretleri’yle biraz samimi konuşurdu; hem yaş itibariyle de Üstad’dan birkaç yaş büyüktü. Gülerek, Üstad’a hitaben: ‘Seyda içimizden gelmiyor ki, helal edeyim. Fakat siz helalleşmeye bizi ikna ettiniz’ dedi.”
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.