Gönderi

Melek Ahmed Paşa daha sonra büyük bir orduyla Sincar'daki yezidi Kürtler üzerine yürüdü. Bu savaşa tanık olan Evliya Çelebi'nin anlattığına göre, böyle bir sefer için hiçbir neden yoktu. Osmanlı Paşası salt kan dökme ve yağma tutkusunu gidermek için bu sefere çıkmıştı. Önce bir bahaneyle Bitlis'e saldırmaya yeltenmiş, ancak çevre beylerin araya girmesi ve aldığı birhayli değerli hediyeler sonucu (bunlar arasında 80 kese altın, altı tavla at, "el değmemiş on kızla, on oğlan" da vardır) bundan vazgeçmiş, bu kez de sefer halindeki orduyu güneydeki Sincar'a yönelmişti. Yezidi Kürtler yiğitçe direndiler, daha sonra da kadın ve çocuklarıyla birlikte dağlardaki mağaralara sığındılar. Osmanlı ordusu köyleri ve tarlalardaki ekinleri yaktı; mağaraları kuşatıp topa tuttu, bombaladı, ateşe verdi ve böylece, çoluk çocuk demeden binlerce insanı katletti. Kendisine özgü üslupla bu seferi "Müslümanların uzun saçlı ve köpeğe tapan kafir Yezidilere" karşı giriştikleri doğal, haklı ve eğlenceli bir olay gibi ballandıra ballandıra anlatan Evliya Çelebi, hikayesinin bir yerinde şöyle diyor: "Nice Yezidiler ehil ve ayallerin (yakınları ve eşlerinin) esir oldukların görüp kendi kendilerin gözlerin çıkarırdı ve nice bir kenduyu (kendisini) hançeriyle vururdu ve nicesi kılıç üzre düşüp mürd oldu (öldü) ve nice bini dahi dalkılıç olup hasmına karşı gelip ya vurup ya vuruldu. Ve nicesi evlatlarıyla sarılıp kayalardan aşağı atılıp pare pare olurdu." Bu savaşta 9000 "kelle" ve 13.600 esir alınmıştı. Altın, gümüş ve öteki ganimetler ise "hesaba gelmezdi"; cümle asker tarafından "on gün-on gece" taşındığı halde bitmemişti. Talandan yüklü bir pay bizzat Melek Ahmet Paşa'ya düştü.
Evliya Çelebi Seyehatnamesi, IV. s. 68-71Kitabı okuyor
·
1 artı 1'leme
·
87 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.