.. ve dünya hakkında da bilebileceğimiz her şey bu soğuk, şimdi her taraftan içimize işleyen bu su, şu inatçı çoğul her yerde var olan yağmurun dere gibi akışıydı, bu dere yolun üzerinde kıyameti andıran çoğul toynak vuruşlarıyla birbirine karışıyor bütünleşiyor gibiydi ve görünmez binek hayvanlarımızın üstünde sarsılarak ilerlerken inanabilirdik ki tüm bunlar
(köy tahıl ambarı süt gibi beyaz görüntü çığlıklar topal adam yardımcı bunak ihtiyar kadın tüm bu karanlık ve kör ve feci ve bayağı karmaşık durumu oluşturan insanlar birilerinin aleyhinde atıp tutmakta birbirlerine küfretmekte birbirlerini tehdit etmekte birbirlerine lanet okumakta karanlıklarda sendelemekte en sonunda bir engele karanlığa gizlenmiş bir makineye çarpana kadar el yordamıyla yolunu aramakta
(ve bu engeller onlar için, özel olarak onları engellemek amacıyla konmamıştı bile)
bunlar
(muhtemelen de karşılarına ilk çıkanı)
onlara son bir kez ışığa benzer bir şeyi görme fırsatı verip suratlarının ortasına patlayabilirlerdi)
tüm bunlar sadece bizim zihnimizde var olmuştu: Bir hayal bir yanılsama oysa gerçekte at üzerinde gidişimizi hiç durdurmamıştık belki de yağmurun dere gibi aktığı bu bitimsiz gecede halen at üstünde gitmekte birbirimizi görmeden birbirimize cevap vermeye devam etmekteydik. ..