Gönderi

BARBAROS'tan DÜŞMAN! Olursa ne olur? İlk yurtdışı seyahatimi gençlik yıllarımda Tunus'a yaptım. Roma İmparatorluğu'na kafa tutan Kartaca şehir devleti ve dünyaca ünlü beyaz kumsalları inanılmazdı. Allah'ın Lütf'u kumsaldaki her bir kum taneciği tuz misali bembeyazdı. Tunus sokaklarında âvâre, meraklı bir turist olarak dolaşırken bir gazete bayiindeki çizgi romanlar dikkatimi çekti. Çocukluğumda Tommiks-Teksas okuduğum için annemden az zılgıt yememiştim doğrusu. Bu anılarımın da tesiriyle gazete bayiine yöneldim. Tunus eski bir Fransız sömürgesi olduğu için gazete-dergiler Fransızca ve Arapça idi. Çizgi romanlardan birinin kapağı anında çarptı beni. Yelkenli bir korsan gemisinin üzerinde birisi sarışın diğeri esmer iki kaslı, yakışıklı kahraman ve arkada, uzak köşede ise kızıl saçlı korkunç görünümlü kötü bir adam vardı. Keyfim yerindeydi, tatlı bir merakla sayfaları çevirmeye başladım. Dergi Fransızca olduğu için ben resimlerden hikâyeyi çözmeye çalışıyordum. Çok geçmeden konuyu tamamen anladım. Fransız ve Tunuslu iki kahraman denizci omuz omuza verip kötü adam Barbaros Hayrettin Paşa'ya karşı savaşıyordu. Ne güzel değil mi? Böylelikle dergiyi okuyan Tunuslu minik Abdullah, Cemal ya da İbrahim Fransız'ı dost, Türk'ü düşman belleyecekti. Oysa Tunuslular o kadar sıcak, o kadar samimi, o kadar bizdendiler ki!.. Bir anda duygularım birbirine karıştı, mideme kramplar girdi. Şaşkınlığım yerini üzüntü ve öfkeye bıraktı. Tunus, Fas, Cezayir bütün Kuzey Afrika bizi dinsiz zannediyordu. Aynı bizim onların tümünü hâin zannettiğimiz gibi. Böylesi bir kültür karmaşası zihnimde at koştururken sömürgeciliğin günümüz dünyasında nasıl devam ettiğini fark ettim. Çocuğunun okuduğu masal kitabını, çizgi romanı, seyrettiği çizgi filmi, diziyi, sinemayı, dinlediği müziği başkaları yaparsa sana da olan biteni oturup maymun gibi seyretmek kalır. Adam sana "dostu düşman, düşmanı dost" diye yutturur da haberin bile olmaz. Tıpkı Tunus'taki gibi fiziken biten sömürgecilik bütün bir nesli kendine esir etmeye devam eder. Nasıl ki kendi uçağını, arabanı, bilgisayarını yapamazsan müreffeh özgür bir ülke olamazsan, aynı şekilde kendi şiirine, romanına, müziğine, sinemana kısacası sanatına sahip çıkmazsan da özgür bir ülke olamazsın. "İlim gerçeğe giden yolları aydınlatan ışıktır." der dedem Hacı Bektâş-ı Velî. Denis Fonvizin ise "Bilim ahlaksız bir adamın elinde kötülük yapmak için güçlü bir silahtır." der. İşte aziz dostum biz tembellik hımbıllık yaparken o silahı çoktan kaptırdık zalimlere. Koca bir kitap kuvvetinde ve yaşanılan sıkıntıları özetlercesine bir vecîze de büyük hekim İbn-i Sînâ'dan gelsin: "İlim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder." Bilimin ve sanatın baş tâcı olduğu, özgür onurlu, güzel yarınlarda buluşmak duâsıyla efendim. Sağlıcakla kalın, hoşça bakın zâtınıza. En son söz, hiç unutmayalım: "Biz küçüğüz ama Allah çok Büyük!" Dr. Faruk Öndağ
·
163 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.