Gönderi

Benim bir Japon balığım, bir köpeğim ve üç kızım olduğunu düşünün. Zekâ ve gelişim açısından en sınırlı olan Japon balığım, ona ne kadar iyilik göstersem de sevgimi ve merhametimi nispeten düşük bir seviyede algılayıp deneyimleyebilir. Balığımdan daha karmaşık ve daha akıllı bir hayvan olan köpeğim, benim ona duyduğum ilgi ve sıcaklığı daha yüksek bir seviyede hissedebilir, bu yüzden de ona gösterdiğim sevgi ve merhametimi çok daha yüksek bir seviyede deneyimleyebilir. Ancak kızlarım büyüdükçe benim sevgi ve alakamı öyle bir seviyede algılayabileceklerdir ki köpeğim bu seviyeleri hayal bile edemez. Çünkü onlar, kendi duyguları ve ilişkileri sayesinde, köpeğimden çok daha derin ve zengin duyguları algılayabilme kapasitesine sahipler. Ve kendimden örnek vermem gerekirse, benim anne babama şu anda duyduğum sevginin çocukken duyduğum sevgiden daha yüksek olduğunu söyleyebilirim. Çünkü artık ben de bir çocuk sahibiyim. Çocuk sahibi olmakla anne babamın bana verdiği sevginin gücünü daha iyi anlamaya başladım. Yukarıdaki analojiyi biraz daha genişletirsek, kızlarımın sadece başka insani ilişkilerde kendilerini geliştirmelerinin benim onlara duyduğum sevgiyi anlamaları için yeterli olmayacağını görürüz. Onlar, beni babaları olarak bilip bana dönmedikleri sürece, yani benimle o ebeveyn-çocuk ilişkisine girmeyi kabul etmedikleri sürece benim onlara duyduğum sevginin yoğunluğunu anlayamayacaklardır. Onlara babalık duygularımı dünyalar kadar yönlendirsem de, her ne sebepten olursa olsun benim hislerimi reddeder veya ilgi göstermezlerse, o zaman benimle asla bir sevgi ilişkisine giremezler. Bu durumda onlar için sahip olduğum tüm şefkat ve iyilik, onlara çok az fayda sağlayacaktır. Ben inanıyorum ki Kur’an’ın hem Allah’a iman edilmesi hem de diğer insanlara yönelik iyi işler yapılması gerektiği konusunda ısrar etmesinin altında yatan neden budur; Allah’ı tanımak için her ikisi de gereklidir. Bir ateist büyük bir yardımseverse, komşularını ve arkadaşlarını çok iyi tanıyıp sevebilir ve belki de böylece hayatına bir anlam verip kendini tatmin edebilir, ancak manevi açıdan boş olacaktır. Böylesine bir insan mutlaka sonsuz acıya mahkûm olacaktır demiyorum, çünkü bu onun kişisel limitleri, içinde yaşadığı ortam, hayatta karşılaştığı olanaklar ve benzeri daha birçok bilemeyeceğimiz ve ölçemeyeceğimiz faktöre bağlıdır. Ancak Kur’an’ın amacı böylesine kırılgan, sınırdaki durumları mümkün seçenekler olarak değerlendirmek değildir; Kur’an, ona en çok katkısı olabilecek şeylere yönelsin ve ona en çok zarar verebilecek şeylerden kaçınsın diye insana rehberlik eder.
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.