Gönderi

Hayat üstüme üstüme geliyor, sanki her adımımda biraz daha daralıyor dünya. Kendimle olan savaşımın tam ortasında, düşmanımın kim olduğunu sorguluyorum. Ben miyim kendime düşman, yoksa bu içimdeki huzursuzluk mu beni sürekli yargılayan? Nedir bende eksik olan, neyin yokluğunda kayboluyorum? Dünya kötü mü? Evet, cevabım net. Ama bu anladığım dünyada, beni anlamayan kim? Kendim mi, yoksa başkaları mı? Belki de asıl sorun, kendimi anlayıp dünyayı anlamayı başaramamış olmamda. Bir düşüncem bin düşünceme düşman, neye güvenmeli bu karmaşa içinde? İnsanoğlu kendi doğrusuna yanlış mı bakar, yoksa ben mi yanlış görenim? Bu sorularla boğuşurken, her bir yanıt yeni bir soruyu doğuruyor. Güvendiğim ne varsa, hepsi birer birer anlamını yitiriyor. Belki de güven duygusunu yanlış yerde arıyorum. Belki de doğrunun ne olduğunu bilmek imkansızdır. Her köşede bir ironi, her adımda bir trajedi saklı. Düşüncelerim arasında kaybolurken, bir an durup kendime soruyorum: Acaba yanıtı bulmak mı önemli, yoksa arayışın kendisi mi? Belki de asıl mesele, bu karmaşık düşünceler arasında kendimi bulmak, kendimle barışmak. Düşüncelerim beni nereye götürürse götürsün, hayatın bu devasa labirentinde bir yol bulmaya çalışıyorum. Ve belki de en önemli şey, bu yolda kaybolmaktan korkmamak. Çünkü bazen kaybolmak, kendini bulmanın tek yolu olabilir.
·
1 artı 1'leme
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.