Gönderi

Homeros'tan (MÖ sekizinci yüzyıl) Galenos'a (MS birinci yüzyıl) kadar şairler, filozoflar ve hekimler, belirgin bir tutarlılıkla kadınlardan bir nesne olarak söz ederler. Sadece kadınlarla ilgili bu bilgiç söylemin saplantılarını sıralamak bizi fazla ileri götürmez: Kadınlar pasiftirler, hatta en iyileri bile anatomide, fizyolojide ve psikolojide erkeklerin gerisindedirler - tartışmasız karşılaştırma standardı. Platon'un Devlet'teki sözde feminizmi hakkında çok şey yazılmıştır; fakat kadınların erkekler gibi eğitimli olmasının gerektiği bir kent tasarlamış olsa ve kadınların istedikleri şeyi yapmalarına izin verecek olsa bile, kadınların yine de aynı işleri erkeklerden daha az iyi yapacakları olgusu bu savı zayıflatır. Hippokratesçi hekimler, erkek ve dişi bütün bireylerin özdeş, iki eşeyli tohum ürettiklerini kabul etmeye hazır olmalarına rağmen, yine de gelecek nesli üreten tohumdaki dişi payının erkek payından asli olarak daha az güçlü olduğunu savunurlar. Aristoteles de kendi payına, kadınların her bakımdan -anatomik, fizyolojik ve etik olarak- sistematik bir şekilde erkeklerin madunu olduklarını ve bu madunluğun, pasifliklerinin bir sonucu olduğunu savunmuştur. Bize göre, yetersizlik, biçimsizlik ve eksikleriyle kadınların madun ve yetersiz olduğuna dair bu kesin ve ortak inanç, Yunanlıların düşünüşünü belirgin bir şekilde tatsızlaştırır. Hor görmeleri ve daha da kötüsü lütufkarlıkları, son zamanlarda bu eski metinler üzerinde çalışan araştırmacılarda oldukça yakışıksız tutumları teşvik etmiştir. Öfke ya da burukluk, çaresizlik ya da üstünlük hissetmekten nasıl kaçınılabilir? Batı geleneğimizde insan durumuyla ilgili düşünülmüş ve söylenmiş sözde en iyi şeyde sık sık ortaya çıkan duygusuzluk ve adaletsizlik karşısında nasıl nesnel kalınabilir? Yine de nesnel olmaya çalışmak gerekir. Büyük adamlar, kadınlar hakkında korkunç şeyler söylediler. Büyük felsefeler ve saygın bilimler dişille ilgili yanlış ve küçümseyici düşünceleri yerleştirdiler. Zaman zaman bunu anekdotlara ve kişiliklere indirgemek çekici olmaktadır. Biyografi yazarları ve doksograflar, yaşam ve düşünce vakanüvisleri, ünlü adamların sosyal tutum ve davranışlarını bize anlatmışlardır. Bu literatürden, kadınlar dünyasından geri çekilmenin hemen hemen her zaman "profesyonel" felsefenin bir ön koşulu sayıldığını öğreniyoruz. Kadınlardan bu uzak duruş, genelde, kendini beğenmiş üstünlük gereğince rasyonelleştirilmiştir. Thales bir eş almaktan kaçındı; çünkü bilimle uğraşan bir erkek için evlilik, her zaman ya çok erken ya çok geçtir. Kelimelerle oynayan Antisthenes şunu söyledi: Güzel bir eş, kendisini herkese (koine) verir, çirkin bir eş ise bir cezadır (poine). Diogenes Laertius'un dikkatlice yeniden kurduğu, bioi ya da filozofların hayatlarını olgusal ayrıntıyla doludur, fakat kadınlarla ilişkilere hiç yer verilmez.
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.