Gönderi

·
Puan vermedi
Anti-konformist kahramanın hayatla arasındaki Antagonist çelişkiler
Romanın ilk cümlesi, dört mevsime sığan hikâyesi.sevgi arayışını şöyle özetliyor "Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi".Bu arayışın arkasında C nin dünyaya bakışının özeti vardır… Ne var ki, hikâye süresince iki aşk ilişkisi etrafında yakınlaştığımız C onu bir türlü bulamayacaktır. Yazar açıkça söylemese de, onun B olma ihtimali vardır, ama B ile yolları bir türlü kesişmez. Her bölümü farklı mevsimlerde geçen roman, babasından kalan miras sayesinde hayatını çalışmadan sürdüren C nin birbirinden farksız geçen günlerini anlatıyor. Birbirinden farksızlığın monotonluk yaratacağı düşünülebilir. Tersine, bir yandan C nin bu yaşam felsefesini sahiplenme nedenleri, öte yandan sözünü ettiğim sevgi arayışının psişik kökenleri okuyucuyu beklentiye, tuhaf bir gerilime sokuyor… Aradığı aşkı, hesapsız sevgiyi bulamayacaktır C onu bulamadıkça toplumla bir bağ kurması da imkansızdır. Sona geldiğinde umutların tükendiği anlaşılır; "Sustu, konuşmak lüzumsuzdu. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı". Aylaklığı bir değer olarak savunan C nin susuşu bir boyun eğiş değil; tıpkı Anayurt Otelindeki Zebercet gibi, C de susarak direniyor. Kitlenin bireyi içini alıp tektipleştirmesine karşı bir tür başkaldırı aslında. insan en çok kalabalık içinde yalnızdır. fikrinin anlamsızlığını vurgulaması ile de destekleyebiliriz.Atılganın Aylak Adamı, ne kadar insanlarla iletişim kuramıyor olursa olsun, bu iletişimsizliğin suçu ne yaşadığı zamanda ne de mekanda aranmıştır. Sorun Aylak Adamın kendisinde, onun kişiliğinde, varoluşunda, hatta ontolojisindedir. Aylak Adamın yalnızlık derdi de öyle canlı bir biçimde ele alınmış, onun tekilliği öyle çarpıcı bir biçimde yansıtılmıştır ki, bu yalnızlık herhangi bir devirde kimi insanların başına gelebilecek en doğal insanlık hallerinden biri olup çıkmış; Aylak Adam, yalnızca toplumu inceleyen, onu sorgulayan, kendini ondan soyutlayan bir kişinin değil; doğası gereği ayrıksı olan ve böylece muhtemel bir insanlık durumu prototipini işaret eden bir kahramana dönüşmüştür. C.yi Aylak Adam yapan ilk etken C.nin babasıdır. Ataerkil bir figür olarak baba, bu romanın psikanalitik yükünün en ağır bölümünü çeker. C. babası sayesinde/yüzünden aylaktır. Babasının kendisine bıraktığı malvarlığı sayesinde rahatça yaşarken, babasının manevi mirası C.nin kendisi olmasını daima engelleyecek, özgürlüğüne gölge düşürecektir. Okura, oğluna sevgi göstermemiş bir baba olarak sezdirilen C.nin babası, bir de C.nin dünyada en çok değer verdiği kişi olan Zehra Teyzesiyle mutlu bir yatak arkadaşlığı sürünce, C. için buhranlar ve bunalımlar kaynağına dönüşür ve C. için varoluşsal bir soruna dönüşecek, sorulduğunda.zengin değilim, paralıyım diye ekler. Romanda sıklıkla karşılaştığımız bir Aylak Adam yaftalaması da vardır: Elipaketliler. Bu tabir ile Atılgan orta sınıf mensuplarını kastederek, onların yaşayışlarına, ritüellerine, kültürlerine burun kıvırıp onları kıt birer imgeye ve ekonomik anlamlarının ötesinde hiçbir anlamı olmayan duygusuz bir kitleye dönüştürür. Şöyle söz eder C. onlardan Biliyorum sizi. Küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. Büyüklerinden korkarsınız. Akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Ne de olsa Aylak Adam kolaya kaçmaz, uyuşmaz, uylaşmaz. Peki bu anti-konformist kahramanın aylak diye imlenmesi bir tezat değil midir? Ancak her zaman da mutsuz değildir Aylak Adam. Bazen mesela sinemadan çıkınca- içi yaşama sevinciyle dolabilir. Böyle anlarda da Atılgan yaşama sevinci dediğim duyguyu romantikçe abartmadan, öyle yalın ve etkili anlatır ki, Aylak Adamı da mutlu eden; her şeyin anlamlanması, cisimlerin yerlerini bulması, eksikliklerin yerinin dolması duygusu okuyucuya doğrudan nüfuz eder.
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Yapı Kredi Yayınları · 201770 okunma
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.