Gönderi

·
Puan vermedi
Devrim sonrası Fransa'daki soğuk gerçekleri ele alan Hugo, iz bırakan bu romanında toplumsal vicdan ve adaletsizlik kavramları çevresinde eserini kaleme almıştır. Kitapta dikkati çeken ölüm bilinci, karakteri çepeçevre sarmıştır. Bu bilincin getirdiği psikolojik bunalımları, okur karakterin ağzından öğrenmekte. Aslında Hugo kendi düşüncelerini ana karakter üzerinden okura aktarmış desek daha doğru olur. Ona göre suç suçtur. İnsan ise yüce bir varlıktır. Suçu hakim değerlendirse de asıl cezayı Tanrı vermelidir. Zira cezalandırmak Tanrı'nın işidir. Romanda karakterin suçunun ne olduğunu bilemiyoruz. Sanıyorum ki Hugo'ya göre ''suç" ölümden daha büyük bir gerçeklik değildi. İdam karşıtı olan Hugo, eserinde politik kimliğini gizlememiştir. Öyle ki kurgunun önüne geçen muazzam bir "ön söz" yazmıştır. Ölümde dahi yanlılık yapan sistemi cümleleriyle kırbaçlamıştır- kendisi hümanist tabi o asla kırbaçlamazdı da bu benim yorumum-. Ön sözün hemen ardından mini bir oyuna yer vermiş sayfalarında. O dönem insanının nasıl da taş kalpli ve son derece duyarsı olduğunu dile getirmiştir. Ön söz, oyun, roman... Daha ne yapsın bu adam. Üstelik kitap başlı başına bir direniş. "İntikam almak bireyseldir, cezalandırmak Tanrı'nın işidir."
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023122,4bin okunma
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.