Gönderi

312 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Lise Mezuniyeti: 2010
Yazar soruyor ; Lise denildiğinde ders namına aklıma gelenler: element- mol- Orbitallerrrr Avogadro sayısı- 6,022 × 10²³ hasan iki salak osman 4 Haydar paşa Lisesi'nin nankör kimyacısı rabia'yı kesip fırlattı. Hergele Necip arsız karısını kesti rendeledi.(millet böyle derdi) Haksız neon arsız karısını kesti rendeledi.(bu da benimki) Lamarkizm-hücre-mitekondri-korpus luteum- endoplazmik redikulum- ben de garip bir kulum DNA-ATP- Adenozin trifosfat özellikle optik- atom- moment-kuantum-kinetik-basınç-dalga-füzyon-iyon E=m.c^2 Uzay geometrisi- trigonometri- türev-integral-polinom- fonksiyon Haliyle böyle olacak çünkü ben fen bölümünde okudum. Bir yerde liseden hatırladığımız terimleri düşünmemiz istenmişti. Değil bunlar belki yüz katı terim dönüyor arka planda bir yerlerde. Ha deyince gelmez sadece. Çoğu kişi hatırlamazmış. Olabilir. Ben derslerime çok severek gittim her zaman o yüzden ideal bir öğrenciydim. Hiçbir öğretmenim aksini söylemedi. Şimdi yazar bu kadar terimin fazla olduğunu savunuyor. Lise dersleri ağırmış. Sadeleştirme olmalıymış. Ben de üstün zekalı değilim ama bence sıkıntı yoktu. Şu an olan şeyler o zaman da vardı. Mesela bizim sözel bölümünde okuyan arkadaşlar hiç matematik yapmaz ben sözelciyim abi derlerdi. Ama ben coğrafyadan bile 70in altında alma lüksüne sahip değildim. Ya da söylememe gerek avr mı bilmiyorum ama edebiyattan yüz almazsam kötü hissederdim. Vallahi billahi öyle aşırı bir zekam yok bence. Demek istediğim emekle baya baya ilgisi var. Hele hele bizim bu ezberci eğitim sisteminde. Kimse kusura bakmasın öyle. Dünyanın en iyi öğretmeni olsam ne müfredat uyguluyoruz diyen öğretmenler size bir çift değil çok sözler var da söylenecek.... Ben burada zekamın havasını atmıyorum , öğretmenlerim kaliteliydi. Benim bir matematik öğretmenim vardı. Ayşe DEMİR. Sınıfa girerken örneeeeek derdi ve başlardı yazdırmaya ya da tahtaya yazmaya. İnsan onun karşısında bilmiyorum demeye utanırdı. Herkes 0 alsa ben 70 alıyordum sınavdan, o kötü hissetmesin diye. İster yersiniz ister yemezsiniz bana fark etmez. El kaldırmadığım soruda kimse kaldırmadıysa seren kalk çöz derdi, hadi çözme. Çözerdim. Çünkü gözlerindeki hayal kırıklığı her şeye bedel olurdu benim için. Ben bunu gösterdim anlattım dediği an olay biterdi. Sayısalcıyım diye hava civa yapamadık biz. Çünkü edebiyat dersini de dil bilgisi dersini de alır götürürdük. Hayatımda divan edebiyatı kadar hiçbir şiirden tat almadım o lise sıralarında olduğu kadar. Ya da coğrafya. Şu an bile biliyorum hatırlıyorum çoğu şeyi çünkü yedik yuttuk hepsini, tüm haritaları çarşaf çarşaf önümüze serdi öğretmenimiz. Sayısal sınıfın 70in altına düşmesini kabul edemem derdi. Düşmedim tabii ki. Öğretmenlerimde gurur duyduğum şey budur, ben bunu öğrettim ve şundan düşüğünü kabul etmem diyebiliyorlardı, ben üniversitede bile böyle bir eğitim anlayışı görmedim ki. Biyoloji dersine bir kitap yazarım çünkü bir derse aşık olunabiliyorsa o benim için Biyoloji'ydi. Evrim anlatılırken Lamarck'ta anlatılırdı tabii olarak. Dinsiz filan da olmadık. Aksine saçma sapan olduğu çok net anlaşılıyordu. Evrimi ders olmaktan kaldırmaktan amaç dinsizleşmemek ya. Kimya desen harika bir hocamız vardı. Bombacı Selim. İstersen yapma, hadi bilmiyorum de. Son sınıfta sadece organik kimya aldık. Bir gece gözümü bir açtım yatakhanede tüm kızlar başımda kahkaha atıyor. Sayıklıyormuşum: Metan-Etan-Propan diye. O sınavdan 98 aldım çünkü 50 soru vardı ve birini yanlışlıkla yanlış yapmışım. Abartmıyorum öğretmen benden çok üzüldü. Çünkü o benden çok isterdi benim 100 almamı. İster inan ister inanma bir mevzudur bu. Bizim Resim dersinde ürettiğimiz şeyleri şu an atölyeler üretiyorsa süper. Beden eğitimi hocamız bizi diğer bölümlerden ayırmadı, onların yaptığı her sporu bizlerde yaptık. Öğretmen Lisesinden bir matematikçi geldi bize. Adı da olimpik Bülentmiş. Biz heyecanla girdik derse, bir de baktık ki hoca bizi sevecek gibi gelmemiş. Havadan havadan konuşuyor. Neredeyse siz anlamasınız ah benim öğretmen liselilerim olacaktıvari. Biz uzay sınavına ististanasız tüm sınıf birlikte hazırlandık. Ben şahsen herkese tek tek çözdürdüğü tüm soruları tekrar tekrar anlattım. Gurur meselesi. Hocamız sınavalrı okudu. Şok kendi çapında. Vermedim ki alasınız diyecek ama demedi. Ama ondan sonra başka bir adam oldu. Tüm gücünü verdi sınıfta. Biz de çok iyi uzay geometrisi aldık sayesinde. Yani öğretmeni ikna etmişliğimiz de var. Hep hocalar iyi değildi hep biz iyi değildik. Ekip meselesiydi. Her şey müthiş değildi elbette. Mesela ben eşit ağırlık sınıfına geçmek istedim çünkü aslında Hukuk okumak istiyordum ama Kimya öğretmenim sen de oraya geçersen sayısal sınıfı kapatalım dedi. Haliyle sustum, oturdum sınıfımda. Başka öğrenci olsa hayatımı etkilediler diye ağlayabilir. Düşünüyorum eğer çok istemiş olsam bir şekilde geçerdim ya da şimdiye kadar bin defa Hukuk kazanıp okumuştum. Evet benim zekam all-purpose ama ben bunun ahndikapını da çooook yaşadım. Şimdi gelelim meslek seçiminin ergenliğe denk gelmesi. meselesine. Kitap bu konuya da bir başlık açmış. Yukarıda anlattığım küçük anekdot bu konuyu özetliyor. Lise meslek seçmek için çok erken bir yaş. Bilmek mümkün değil o yaşlarda. Acaba Hukukçu olur muydum ya da Mühendis olmayı o yaşta da ister miydim? AMA asla doktor olmak istemedim. Bundan eminim bir tek. Kitapta tabii ki katıldığım çok şey var ama genel olarak içi boşaltılmış bir eğitim sistemine zerre kadar itimadım yok. İlerde kullanıp kullanmamak önemli değil. Beynimizi zorlayacak geliştirecek her şeye tamamım ben. Bunu ezber yaparken daha bir idrak ettim. Ezberleyemem dediğim şeyleri ezberledikçe sanki beynimde daha çok alan açıldı. Türev integral kaldırıldı yeni. Sadece mühendislikte lazımmış. Sizin o sadece mühendislik dediğiniz ülkeyi ayakta tutan kesim şu an. Ya da yıkımına sebep olanlar da mühendisti 6 şubatta. Bu acı gerçekleri düşünüp en sadeleştirmeye gidilmeyecek durumda, eğitimde sadeliğe gitmeyelim. John Locke'un "boş levha" diye bir önermesi var: Tabula Rasa. Sen doldurmazsan biri doldurur, çizer o levhayı. Serbestiyet adı altında başıboş öğrenciler yetiştirilmesine karşıyım ben. Okul bir öğrencinin sosyalleşme alanıdır, pandemi de okulu sevmeyen çocuklar okul açılsın diye dua etti? NEDEN? Çünkü nefes alabildikleri tek yerden yoksun kaldılar. Onlar oraya gitmek için her şeyi yapar. Doğru dürüst bir eğitim ile her ders okutulabilir okullarımızda. O ağır bu ağır deyip çocukların bilinçaltını körlemeyin. Kafaların değişmesi lazım önce. Lise eğitimimi gururla anlatabilirim ama üniversite için bu cümlelerin yarısını kuramam. Akademik diye bir zımbırtı çıkmış herkes oraya koşuyor. Elini vicdanına koy öyle akademik ol ! Çocukların hakkına gire gire sen bir maaş alacaksın diye. Sinirim bozuldu. Kendi adıma bir çocuğa üniversite eğitimi verecek kadar çok şükür donanımım var ve körlememek için de çaba sarfediyorum. Öyle bir durumum yok ama ben bu sisteme çocuğumun eğitimini emanet edemezdim. Allah en önce anne babalara sonra öğretmenlere akıl fikir, sabır versin. Hangi güruhta olduklarını bilmiyorum çünkü. O kadar. Okunabilir bir kitap. Açtığı pencereler yüzde yüz değil ama fena da değil. En azından bazı beyinciler gibi taze 'sıkmamış' baknz: favorim: mühendis kız youtube.com/watch?v=U6aEScK...
Dünyanın En Yalnız Beyni
Dünyanın En Yalnız BeyniSerkan Karaismailoğlu · Ortapia Yayınları · 20231,286 okunma
·
117 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.