Değişen İstanbul'da Haldun Taner'in korktuğu, ayaküstü atıştırma kültürünün, bu, tırnak içinde kültürün git git yaygınlaşmasıdır. Kasım başını çağrıştırır şubat günü, Çamlıca'dakilere göz atıyor: Son model özel arabalar, özel arabalarında maç spikerinin sesini dinleyenler, karıkoca, sevgili münakaşaları, işin aslı aranırsa, Çamlıca kimsenin umrunda değil. "Kendini doğaya şöyle tümüyle veren herhalde pek azdı. Belki henüz naiflik çağında bir iki genç kız, üç dört orta yaşlı, birkaç da eski İstanbul tiryakisi, o kadar. Çoğunun birikim depolarında ne Fikret vardı, ne Sait, ne Orhan Veli, ne Yahya Kemal... O depolar düzayak ve güncel yavanlıklarla dolu idi."
Sonunda, güzele bakmayı unuttuk diye keder duyuyor Haldun Taner.