Gönderi

Muasır Batı Medeniyetinin tuvalet Adabı
TARİHTE 10 yıl önce ALINTI Notlarımdan Muasır Batı Medeniyetinin tuvalet Adabı Avrupa’da saraylarda bile tuvalet sorunu yaşanırken Müslümanlar kamu ya da özel, her türlü mimari yapının yanına veya içerisine hamam, umumi tuvalet veya çeşme yaptırmıştır. Muasır Batı medeniyetinin tuvalet adabı İslam dini ile müşerref olan toplumların içtimai hayatlarında kısa sürede gözle görülebilecek değişikliklerin yaşandığı malumdur. Gözlenen bu değişimler içerisinde kendisini hemen hissettiren unsurlardan biri de temizlik anlayışında yaşanan ilklerdir. Müslümanlar arasında iman ve temizlik kavramları birbirinden ayrılmaz iki değer olarak kabul edilirken Batı’da durum çok farklıdır. Bilhassa tuvalet adabı konusunda batı toplumu, Müslüman doğu toplumları karşısında çok geri kalmıştır ve hala da geridedir. Antik Yunan ve Roma dönemlerinde yapılan tuvaletler günümüzde alafranga dediğimiz modele çok benziyordu. Özellikle Roma’da, saraylarda ya da zengin ailelerin evlerinde mermerden koltuk biçiminde oyularak yapılan tuvaletler bulunmaktaydı. Ayrıca Roma sokaklarının muhtelif yerlerine de gelip geçenlerin tuvalet ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için topraktan yapılma koca küpler yerleştirilmişti. Bu kaplar daha sonra bir kısmı ziraatta bir kısmı da kumaş ve deri işlemeciliğinde kullanılmak üzere toplanmaktaydı. Onlara göre insan idrarı ile gübrelenen tarlaların mahsulü çok daha bereketli oluyordu. Dokuma atölyelerinde ise örülen kumaşlar, idrar dolu kaplara yatırılarak çiğneniyor, amonyağın tesiriyle temizlenmesi ve beyazlaması sağlanıyordu. Sokaklara yerleştirilen bu kapların toplanması dokumacılara verilmiş bir imtiyazdı ve onlar da bunun karşılığında devlete vergi veriyordu. 12. yüzyıldan itibaren bazı derebeyi şatolarında tuvaletlerin yapılmaya başlandığı görülür. Lakin halk, ihtiyacını kiliselerin kapı ve duvarları hariç yine istediği yerde alenen gidermeye devam etmekteydi. Ortaçağ sonlarına doğru Avrupa’da inşa edilen ev ve binaların çoğunda tuvaletlere yer verilmediğini biliyoruz. İhtiyacını gidermek isteyenler evlerinin ücra bir köşesinde, altında bir çeşit oturak bulunan iskemleleri kullanıyordu. Bununla beraber bu oturakları bulamayıp da zor durumda kalanlar koridorlarda, duvar kenarlarında ya da kimsenin görmediği alelade yerlerde tuvalet ihtiyaçlarını gidermekteydi. Avrupa’nın en bilinen saraylarından olan Fontainebleau ve Versailles, içine tuvalet konulmadan inşa edilmişti. O yıllarda Paris sokakları pislik ve kokudan geçilemeyecek bir haldeydi. Bu duruma daha fazla dayanamayan yetkililer, uluorta ihtiyaç giderenlerin cezalandırılmasına karar verdi (1606). Halkın rahatlamasını sağlamak için önce sokaklarda taşınabilen seyyar tuvaletler gezdirilmiş, ardından da cadde başlarına variller yerleştirilmişti. Viyana’da, ellerinde kova ve geniş bir pelerinle gezen seyyar tuvaletçiler halkın tuvalet sorunuyla ilgili ilginç bir çözüm yöntemi geliştirdi. İhtiyacı olanlar belli bir ücret karşılığında, tenha bir yerde kovayı koyup pelerinle tüm vücutlarını kamufle etmek suretiyle bu hizmetten yararlanabiliyordu. Aynı tarihlerde İngiltere’de de durum Fransa’dan pek farklı değildi. Evlerde biriken pislikler sadece bu iş için yapılmış mahzenlerde toplanmaktaydı. Üstelik bu çirkin görüntüye sadece Londra’daki sıradan evlerde değil Kraliçe I. Elizabeth’in Sarayı’nda da rastlamak mümkündü. İngiltere’de halkın bir araya gelip topluca eğlendikleri tiyatro salonlarında dahi tuvalet yoktu. Avrupa’da durum bu haldeyken aynı tarihlerde kamu ya da özel, her türlü mimari yapının yanına veya içerisine hamam, umumi hela veya çeşme konduran Müslümanlar, İslam dininin gerektirdiği temizlik anlayışından asla taviz vermemişlerdi. Bilhassa küçük yaşlardan itibaren kazandırılan tuvalet adabı konusunda gösterilen hassasiyet, bugün Müslüman toplumların çoğunu temizlik hususunda Avrupa’dan daha ileri bir seviyeye taşımıştır. 15 Haziran 2014 Pazar -Murat Kutlu star gazetesi
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.