Gönderi

74 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
maenad olmak parayla mı?
Yunan trajedileriyle ilgilenmeyi çocukluğumdan beri sevmişimdir. Fakat ne zaman analiz etmeye veya incelemeye kalkışsam dilim bir türlü dönmüyor. Bana öyle geliyor ki Yunan trajedileri, esasen bu yazarların edebiyatlarından çıkardığımız anlamlardan çok daha farklı şeyler anlatmaya çalışıyorlar. Tipik bir Yunan trajedisinde gerilim unsurları az'dan, yok denecek kadar'a doğru sıralanabilir. Örneğin Shakespeare'in trajedilerinden birini okuduğunuzda, hikayenin kahraman için (ve en azından çevresindeki diğer birkaç kişi için) kötü sonuçlanacağını bilirsiniz - aksi takdirde bu bir trajedi olmazdı. Fakat oyun bitene kadar hep bir umut ışığı var gibi görünür. Kendi trajik sonucu yine trajik kahramanımızın kendi seçimlerine bağlıdır; perde her kapandığında bize, "ya şöyle olursa?" hissini yaşatır. Ancak Yunan trajedilerinde durum biraz daha farklıdır. Yunanlıların oyunlarında (spesifik olarak trajedilerde) çoğunlukla her şey Tanrıların iradesi ya da kaderin gizemli etkisi yüzünden gerçekleşir. Her karakter kaderin kurbanı olur ya da yine kaderin isteklerini yerine getirir. Bu durumda yapabilecekleri tek şey ise durumlarının ne kadar korkunç olduğu hakkında birkaç anlamlı söz ya da şarkı söylemek olur. Bu sayede korodan bir müzikal edasıyla oyunun gidişatını yarıda kesen ve ardı arkası kesilmeyen, seyirciye zaten bildiği şeyleri tekrar tekrar anlatan şarkılar dinleriz. (Bu durumda oyun yazarlarının bir suçu yok, düzen bu.) Günümüzde artık pek az kişi Eski Yunanca okuyabildiği için oyunları çevirileri aracılığıyla okumak zorunda kalıyorlar; fakat şiir çevirileri kastedileni her zaman için birebir aktaramadığından, verilmek istenilen mesaj da yerine ulaşamıyor. Ayrıca bu trajedilerdeki koro bölümleri icra edildikleri dönemde müzikle iç içeydi, bu yüzden onları sadece şiir olarak adlandırmak bana biraz haksızlık gibi geliyor. (Arkeologların bundan 2000 yıl sonra tamamen Beatles'ın sözlerinden oluşan bir kitap çıkardıklarını hayal edin. Muhtemelen Beatles'ın zamanında neden bu kadar sevildiği ve hatta hit olduğu hakkında hiçbir fikirleri olmazdı.) Nietzsche, Yunan trajedilerinin bu oyun içlerinde koroyu savunan yönünün, trajedi türünün gücünün kaynağı olduğunu düşünüyordu. Yayınladığı ilk eseri "Trajedinin Doğuşu"nda, Yunan Tragedya Korosu'nun müziğindeki bu durdurulamaz yaşam enerjisine olan sevgisini anlatmayı bir türlü bırakmamış. Nietzsche'ye göre müziğin "gerçekçi" olmaması, yaşamın gerçeklerini tasvir etmeye çalışmaması, ona o muazzam gücü veren yegane şeydi. Nietzsche'nin Euripides'in yozlaşmış ya da düşkün olduğunu düşünmesinin nedeni de budur. (Katılmıyorum.) Şimdi asıl mevzuya gelelim. Euripides, gerçekçiliği bakımından Aeschylus ve Sophocles'ten tamamen ayrılır. Oyunları tam olarak modern trajedilerden beklediğimiz öngörülemezlik unsuruna sahiptir, hiçbir eylemin önceden belirlenmiş olduğunu hissetmeyiz; insanlar sadece Kader'in kararlarını yerine getirirler. Karakterlerin monologları kulağımıza kasıntı gelmez, aksine Euripides, karakterlerinin psikolojilerini gerçek insanlarmış gibi tasvir etmeye çalışmıştır. Dolayısıyla sahnede şiir dinlemekten çok, birinin düşüncelerini okuyormuş gibi hissederiz. Ancak bu durum Euripides trajedilerinin mitolojik veya fantastik unsurlar içermediği anlamına gelmez. Bakhalar'ı ele alalım. Tanrı Dionysos, tamamen mantıksız bir nedenden dolayı, Teb şehrinde (Thebes) hasara yol açmaya karar verir. Bunu adalet ya da bir hedefe ulaşmak adına değil, bir heves üzerine yapar. Oyunu bu kadar şok edici yapan şey de budur. Okuyucular bir anda hikayenin ortasına düşmüş ve bu anlamsız şiddeti izlemek zorunda kalmış gibi hissederler. Nietzsche, Dionysos'un bu isyan etme, dans etme, şarkı söyleme ve yaşama dürtüsüne hayran kalmış, hatta neredeyse tapmıştır. Dionysos karakterinde Hristiyan ahlakı ve bilimsellikle ilgili yanlış olan her şeyin açıklamasını bulmuştur. Kendisi dünyayı iyi ve kötü olarak ayrıştırma, figüratif efsanelerin üzerindeki gerçeğe değer verme dürtüsünün, insanın en yüksek potansiyeline ulaşma yeteneğini yok ettiğine inanıyordu. Ancak Nietzsche'nin aksine Euripides, Dionysos karakterinde çok daha karanlık bir şey görmüş, bir kişinin ahlak ve hakikatten vazgeçtiği vakit elinde yalnızca güç ile kaldığını fark etmiştir. Ve yine bu saf güç, yardımseverlik için olduğu kadar etiğe aykırı bir yıkım için de kolayca kullanılabilmektedir. Bu yüzden Nietzsche'ye katılıp Euripides'i yozlaşmış bir oyun yazarı olarak görmek benim için neredeyse imkansız. Yıllardır tekrar tekrar okuduğum oyunlarının her biri dramatik bir başyapıttı ve genellikle hepsi öğrenilmesi gereken ilginç bir ders, üzerine derince düşünülmesi gereken bir mesaj içeriyordu. Aeschylus ve Sophocles çeviride daha örtülü kalıyor olmalarına rağmen onlara kıyasla Euripides'in daha anlaşılır, hareketli ve (bahsettiğimiz eser bir trajedi olsa dahi) yer yer eğlenceli olduğunu söyleyebilirim.
Bakkhalar
BakkhalarEuripides · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2010904 okunma
·1 alıntı·
85 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.