Herkese selam. Yani ne diyebilirim bilmiyorum ama tenimden bir Dante Salvatore rüzgarı geçti. Çok iyi hissettirdi... Adam çok güzel seviyor be. :D Sıcacık bir mafya adamı da okumadık demeyiz. Burda esas kadın karakterimiz buz gibi, yıkılması zor duvarlara sahip, aşka inancı tükenmiş ve özellikle erkekler konusunda hayatı boyunca çok sınanmış bir karakterdi. Mafyatik adamımız ise bi o kadar aşk adamdı ki. Kızın derdine sadece o derman olabilirdi. Nitekim öyle de oldu. :D Çok sevdim, bir puanı bu Lapis'in punto seçimiyle görme yetimin içine daha da etmesinden kırdım. Haydi konusuna geçelim; Elena Lombardi çivi LouBoutin stillettoları, Valentino takımları ve Chanel No.5 parfümüyle hapishaneden içeri girdiğinde New York Şeytanı Dante Salvatore'un avukatlığını yapacağına hala inanamıyordu. Ama canından çok sevdiği kardeşi Cosima ondan ilk kez bir ricada bulunmuştu ve onu kırmaktansa kendisine yıllar boyu verdiği sözü (organize suça bağlı kişilerin avukatlığını yapmamak) bozabilirdi. Özellikle çocukken babasının mafya işlerine bulaşmış olması ve geçirdiği travmalar sonucu bu Camorra işlerinden elini ayağını çekmiş, İtalyan olmasına rağmen İtalya'ya dair her şeyi, aksanını ve el hareketlerini dahil bir kenara atmıştır. Ayrıca kardeşi Giselle'e evlilik arifesinde olduğu adamı da kaptırınca aşk defterini de bir kenara fırlatmış ve başarılı bir avukat olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Yani work work work... Dante Salvatore, di Capole'u öldürme suçlamasıyla mahkeme salonunda boy gösterdiğinde aldığı ev hapsi cezası bütün intikam planlarını sekteye uğratacaktır. Krizi fırsata çevirme adına Elena'yı da bu Camorra bataklığına sürükleyen Dante, yuvasının kapısını Elena'ya açmaktan çekinmeyecektir. İşine odaklı ve çarşı her şeye karşı Elena, Dante'nin çekimine karşı koymakta zorlanacaktır. Ailesinin mahvolmasına sebep olan bu İtalyan mafyasını içeriden tanıdıkça Elena bir şeyleri fark eder; acaba yuva ve aile dedikleri şey aslında bu mudur? Herkese keyifli okumalar.