İçten Dışa...
'İyi insan olmanın-olabilmenin' temeli olarak gösterilen “karakter etiği” kavramı –dürüstlük, tevâzû sâhibi olmak, bağlılık, ölçülülük, cesaret, sabır, çalışkanlık, samîmiyet, vefâ vs.- zamanla yerini “sâdece görünüşü kurtarmaya” bıraktı. Çoğu kişisel gelişim kitapları da bu sürece maalesef olumsuz anlamda çok büyük katkıda bulundu. İnsanlar karakter etiğine uygun davranıp pozitif anlamda olumlu iyi insanlar olmak yerine, 'mış gibi' yapıp 'insan olmak'tansa, 'insanmış' gibi davranmayı tercih ettiler! Bilinçli bir tercih diyemem, ama tamâmen bilinçsiz de değil. Bu tercihlerin insanlığı getireceği uçurumun farkında değildiler ama, iyi bir şeyler olmak için gereken samimi çaba ve gayreti de göstermiyorlardı...
Neden ortada o kadar laf uçuşuyor, insanların kendilerini ifade ettiği kadar güzelse, iyiyse, erdemliyse herkes, bu üzüntüler niye var hâlâ o zaman?.. Samimiyetsizlik, toplumu saran bir kangren gibi...
Böylece başarı daha çok, kişiliğin toplumdaki imajın, tavır ve davranışların, insanlar arası etkileşim sürecini kolaylaştıran beceri ve tekniklerin sonucunda elde edilir oldu.
Samîmiyetin olmadığı, görüntü olarak doğru insanmış gibi görülen ama aslında doğru insan olmaktan çok uzak insan yığınları... Toplumdaki yılgınlığın, rûhlarımızın tükenişinin-bezginliğinin ana nedeni gibi...