Karakoç edebiyatımızda şiirlerini okumaktan keyif aldığım şairlerden biri. Kitabına da şiirin kendine göre nasıl olması gerektiğine dair bir bir yazıyla başlıyor.
"Şiiri tam anlamıyla tarif etmek ne şiirin, ne de edebiyatçıların haddine düşmüştür. Çünkü, şiir tatlı bir düştür. Bebekçe gülüştür.
Kimi zaman kabaran öfke seli, kimi zaman uyuyan bir denizdir şiir. Kimi zama yaraya ilaç, kimi zaman başa taç.. İman, edeb ve has duygularla yoğrulduğu zaman miraç, içine dalkavukluk, şehvet menfaat ve edep dışı söz karıştığı zaman da kokmuş bulamaç olur şiir."
Akıl Karaya Vurdu ağırlıklı olarak taşlamaların yer aldığı şiirlerden oluşuyor ve 90'lı yıllardaki yolsuzluklar, haksızlıklar, vurgunlar, siyasi eleştiriler şairin gönül ve düşünce dünyasından mısralarda yer buluyor.
Aç gözleri makam hırsı bürüdü
Siyasi zirzopluk aldı-yürüdü
Sosyal yapı, milli doku çürüdü
Her hastaya HAP olanlar ön safta.
05.04.1994
Güvenmek aldanmaktır... ölçü-tartı izafî Mert-namert, güzel-çirkin, eksi-artı izafî Çoğunun cebindeki kimlik kartı izafî
Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor
Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.
Figüran heykeller var kül tablası boyunda Yediyüz göbek atar dakikalık oyunda
İşlenen her günaha kurt da ortak, koyun da Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım
Kirli bir mekândayım, iğrenç bir zamandayım.
24.07.1991
Bunun yanında ölüm, zaman, dünyadaki zulümler, aşk gibi konular da yer alıyor kitapta.Karakoç bir şiirinde:
"Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile
Postaladım gönül denen zarf ile
Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile. " derken tüm şairler gibi yoğun duygu dünyasının sadece bir kısmını aktarabildiğini ifade eder. Bu dünyayı keşfetmek isteyenlere Akıl Karaya Vurdu kitabını okumalarını tavsiye ederim.