İşten çıkalı epey olmuştu. Yine yemeğe geç kalmıştı. Trafik yoğundu. Kafası da. İş, işte kalmıyor eve kadar her gün ona eşlik ediyordu. Evde de rahat bırakmıyordu da hanımla çocuklar sağolsun telefonu elinden alıyordu. Her an ulaşılabilmek insana ne ağır bir yüktü. İnsan; her zaman ulaşılabilir bir zamanda, herkesin ulaşabileceği bir mekanda yaşamıyordu. Teknoloji yanlış düşünüyordu.
Sonunda siteye ulaşmıştı. Bir an önce arabayı park edip günün yorgunluğunu ceketi gibi üzerinden atmak, rahatlamak istiyordu.
Otopark doluydu. Mecburen sitenin dışına bırakmak zorundaydı. Arabayı park etti. Geçende çalınan komşusunun arabasını hatırladı. İçine ektiği korku tohumlarıyla evine doğru yürüdü.
Ev, dış dünyanın iç alemiydi. Mahremdi. Evdeki huzurdu, hayatının damarlarında gezen. Bunu bilerek sarıldı karısına ve çocuklarına. Kısa sürdü bu her mutlu an gibi. Eşi gününü anlatırken arayamadığı müşterisi aklına geldi. Sustu. Dinliyormuş gibi yapmaya devam etti. Eşi de anlatıyormuş gibi yapmaya. Daha sonra çocuklarla oynamaya geçti. Onların neşesiyle tam oyuna dalmıştı ki bir otomobil alarmıyla irkildi. Korku tohumları filizlenmişti. Apar topar bahçeye indi. Neyseki bir sorun yoktu. Ama arabayı bağlayacak sağlam kazık da.
Geceyi düşündü ertesi günü,hayatı…Yorulmuştu.Mutluluğu aramak istiyordu cepten, arabaya binip huzura gitmek istiyordu.Park etmek istiyordu kendini sükunete. Korkularını,endişelerini dönüştürmek istiyordu sevgiye,ilgiye....
İnsan;hayalden ibaret insan, yaşayamaz olandı. Anladı...