Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

392 syf.
7/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Zeus ile Saddam Hüseyin'i, Jül Sezar ile Fidel Castro'yu, Kristof Kolomb ile Beethoven'ı ya da Rahibe Teresa ile Marquis de Sade'ı aynı kitap içinde buluşturabilmenin yolu nedir diye sorsam, ne cevap verirdiniz? Saydığım isimleri ve çok daha fazlasını aynı kitapta bir araya getirmeyi başarmış olan Eduardo Galeano kitabının alt başlığına, 'Neredeyse evrensel bir tarih' adını vermiş... Kitap yayınlandığında Galeano 67 yaşındaymış ve hayatı boyunca elde ettiği tüm birikimden ona kalanları yaklaşık 600 başlık altında kısa kısa bizlere de aktarmış. Yazar bu durumu, 'Ben hatırlatma takıntısı olan bir insanım' sözleriyle açıklıyor. Ancak bana göre bu emek, başlı başına 'taşın altına elini koymak' deyimiyle açıklanabilir. Anı kitaplarına veya otobiyografilere bakışım, oldum olası hep mesafeli oldu. Çünkü 'büyük eserler yaratan her yazarın büyük bir hayatı vardır' ön kabulü benim için geçerli değildi. Kaldı ki, yazar ne kadar büyük olursa olsun kendi hayatı çoğu zaman ilgimi çekmedi. Bunu neden yazdığıma gelirsek; bence büyük yazarlar ustalık eserlerini kaleme alırken anıları yerine birikimlerine yoğunlaşmalı ve yılların süzdüğü o kadim bilgiyle okuruna karşı son vazifesini ya da sorumluluğunu yerine getirmeli diye düşünüyorum. İşte bu kitap, bu düşüncenin ete kemiğe bürünmüş hali... Galeano'nun yemeğin yanında hangi şarabı tercih ettiğini değil de, onun dünyayı algılayış şeklini, tecrübelerini, bilgiyi nasıl kullandığını ve kendi bakış açısıyla evrensel tarihini yazarken beynimize transfer ettiği kazanımları okumak gerçekten çok keyifli... Yeri gelmişken, bu kitabın 1000Kitap 2. İstanbul buluşması için seçilen kitap olduğunu belirtir ve bu vesileyle kitapla tanışmamıza aracılık eden dostlarımıza teşekkürlerimi sunarım... Tekrar kitabımıza dönersek, detaylara inmeden genel çerçeveden birkaç şey daha eklemek isterim. Kitap gerçekten de minimal bir evrensel tarih. Eski medeniyetlerden tutun, günümüze kadar uğramadığı durak, değinmediği konu kalmamış Galeano'nun. Ancak altının çizilmesi gereken bir durum var; bu evrensel tarih, nesnel değil öznel bir bakış açısıyla kaleme alınmış. Yani bu tarih aslında Galeano'nun tarihi... İçinde yazan pek çok bilgiye, kimi zaman üstü kapalı, kimi zamansa açık açık haykıran pek çok mesaja katılıp katılmamak size kalmış. Her okuyan bu tarihte kendince bir eksik, bir kusur bulabilir. Örneğin 600 küsur yıl boyunca dünyanın büyük bir bölümüne hükmeden Osmanlı'dan kitapta tek başlık ya da tek satırda bile bahsedilmemiş olması benim için önemli bir eksik. Ancak bu eksiği, az önce dile getirdiğim yazarın özgür ve öznel tarihi, kendi gözlüğü anlayışından hareketle görmezden gelebilirim. Bunun yanında, görmezden gelemeyeceğim konular da var. Mesela kitabın 314. sayfasında Türkiye'yi, hiçbir şüpheye yer bırakmadan Ermeni soykırımı yapmış olarak göstermesi işte bu konuların başında geliyor. Günümüzde dahi bir tartışma ve araştırma konusu olan, iddiaların aksine devlet arşivlerinde sürecin çok farklı olduğuna dair çok sağlam delillerin var olduğu dile getirilen şaibeli bir konu üzerine Galeano'nun bu kadar kesin bir dil kullanması, açıkçası kitapta yer alan diğer bilgilerin de güvenilirliği konusunda bir takım şüpheler duymama neden oldu. Tüm bu eksikliklerden yola çıkarak kendimce Galeano'nun bizim yaşadığımız coğrafya üzerinde yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı sonucuna vardım. Belki de kitaptaki o büyük boşluğun nedeni de bu bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Çünkü kendi bölgesi olan Latin Amerika başta olmak üzere genel olarak Amerika kıtasına ve konuştuğu dilin anavatanı olan ve hayatının bir bölümünü geçirdiği İspanya'ya kitabında oldukça bonkör davranmış olması, beni ister istemez bu sonuca götürdü. Ancak, son paragrafta dile getirdiğim olumsuz durum bile, Galeano'nun bu eserinden genel olarak olumlu bir şekilde ayrılmam noktasında herhangi bir engel çıkarmadı. Çünkü kitaptan gerçekten de önemli kazanımlar elde ettim ve terazide tarttığımızda bu kazanımlar, diğer kusurları göz ardı edebileceğim kadar önemliydi benim için. Sonuç olarak Aynalar; bir çeşit 'doğru bilinen yanlışlar' kitabı olarak tanımlanabilir. Yazar bize bildiğiniz her şeyi bir süreliğine unutun mesajı veriyor. Tarihten öğrendikleriniz çoğu zaman yanıltıcı olabilir. Çünkü tarihi yazan da insanlardır neticesinde... Tam burada, o meşhur söz geliyor aklıma; 'Aslanlar kendi hikayelerini yazmadıkça, avcıların hikayelerini dinlemek zorundayız.' İşte Galeano tüm birikimiyle 'dünyanın vicdanı' görevine soyunuyor ve mutlak bir cesaretle aslanların hikayesini yazıyor... Herkese keyifli okumalar dilerim...
Aynalar: Neredeyse Evrensel Bir Tarih
Aynalar: Neredeyse Evrensel Bir TarihEduardo Galeano · Sel Yayıncılık · 20201,204 okunma
··
2.899 görüntüleme
Tuğba D. okurunun profil resmi
Necip bey, harika ve doyurucu bir inceleme olmuş. Kitap hakkında gerekli tüm ön bilgiyi vermişsiniz. Kaleminize sağlık. Kitabın içeriği hakkında değindiğiniz konulara gelirsek, bunca evrensel tarih bilgisi olan birinin Osmanlı Tarihi konusunda bilgisi olmayışına ve Türkiye hakkında yazdıklarına bakarsak iyi yönlü olmayan, taraflı bir bakışı olduğunu düşündürüyor. Tabii yine de bu noktaya bağlı kalıp kitabı yermek istemem. Benim de okuma listemde var. Okuduktan sonra tekrar yorumumu belirtirim ben de :)
Necip G. okurunun profil resmi
Tuğba Hanım çok teşekkür ederim:) Ben vakit ayırıp kitabı okuyan herkesin bir şekilde kitaptan faydalanabileceğini düşünüyorum. Osmanlı ve Türkiye ile ilgili bölümler de dahil olmak üzere aslında pek çok başlık tartışmaya açık. O yüzden sizin de altını çizdiğiniz gibi okuyup karar vermek çok daha sağlıklı. Ben de kitabın sizde bıraktığı izlenimleri merakla bekliyor olacağım. Şimdiden keyifli okumalar...
Erdinç BİGE okurunun profil resmi
Necip Bey, güzel bir inceleme olmuş. Açıkçası ben bu kitabı yarım bıraktım. En önemli sebebi bu tarih anekdotları diyebileceğimiz pasajların öznelliği. Bunun dışında bu eseri keyif alarak okuyabilmek için sağlam bir tarih alt yapısı da gerektirmesi. Şahsım adına kendimde bunu göremediğimden ayakları yere basmayan, bir süre sonra kaybolacağını hissettiğim bilgilerle kafamı doldurmayı lüzumsuz buldum. Siz istifade edebildiyseniz ne mutlu. Sabrınız ve güzel incelemeniz için tebrik ederim.
Necip G. okurunun profil resmi
Erdinç bey çok teşekkür ederim öncelikle. Sizi çok iyi anlıyorum. Kitaptan %100 verim alabilmek için neredeyse ortalama bir evrensel tarih bilgisine sahip olmak gerek. Kitapta benim de bilgi eksikliğinden dolayı tam olarak anlayamadığım, hatta sıkıldığım bölümler oldu. Tabii bu kitabı dediğim gibi biraz da okur buluşması için seçilen kitap olduğu için okudum. Ancak samimi bir itiraf yapmam gerekirse; biri bana gelip bu kitabı tavsiye eder misin diye sorsa, eğer Cemil Meriç okumadıysan bence git ilk önce Bu Ülke’yi oku derim. Hele ki zaman problemi yaşıyorsan, tercihini ondan yana kullan derim. Ancak genel olarak baktığımda ise Aynalar’dan da önemli kazanımlar elde ettiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. O açıdan hakkını teslim etmek gerekir. Saygılarımla...
Mine Yılmaz okurunun profil resmi
Hocam öncelikle bu incelemeden sonra kitap buluşmasına gelecek olmanızdan keyif duydum.İlk buluşma,tanışma çokça hoş geçmişti…Umarım yine aynı tadı alırız ki daha da güzel geçecek hissiyatındayım.Sonrasında ben burada paylaşmaktan ziyade orada konuşmayı anlatmayı yeğledim fikirlerimi lakin bu incelemeyi görünce birkaç şey eklemek istedim. İlk olarak ben de ‘Umursamama unutmanın akrabasıdır’ bölümünde eksiklik hatta yanlışlık görüp bu kısmın altını çizenlerdenim. Sonrasında Yunan mitolojisini sever ve okurum baş bölümlerde eksiklik ,yanlışlık gördüm ve yanlışlığı buluşmada sizle paylaşmayı planlıyorum.Yazmaktan ziyade fikir paylaşmak,sohbet bu kitap için daha uygun kanımca ve bu yüzden aslında geniş bir perspektif sunduğu için bizlere buluşmada sohbet keyifli olacaktır muhtemelen… Bir de Türk edebiyatında bir isme benzettim yazarı hatta batı edebiyatında da bir kitabı çağrıştırdı ben de lakin buluşmaya saklıyorum. Sadece kısmen katılmadığım bir bölüm gördüm incelemenizde ki eleştiri niyetiyle değil tabii ama fikirlerimi sunmak istedim..Hocam bir bölümde yazarın kendi hayatı ilgimi çekmez gibi bir deyiş gördüm lakin yazarın kendi hayatı ister istemez yansır esere ki bu kitap kanımca bu durumun net bir örneği…Özellikle Latin Amerika ve o bölgeyi ele almasının nedeni bu kanaatimce…( ya da fakültede biz hep önce yazar hayatı ,zihniyeti,ortamı öğretilip sonrasında eser analizi yaptığımız için bu fikirdeyim lakin ister istemez yazarın kim olduğu eseri etkiler..) Büyük eserler yaratan her yazarın büyük bir hayatı yoktur…Deyişinize can-ı gönülden katılıyorum.Hatta biz de büyük yazarın büyük yazar olduğu ölümden sonra anlaşılıyor maalesef…Sadece fikir beyan etmek istedim ve buluşmada aramızda olacak olmanıza sevindim… Bu nezih inceleme için sağ olun…Kitaplı günlere….
Necip G. okurunun profil resmi
Mine Hanım çok teşekkür ederim değerli yorumunuz ve katkınız için. Buluşma konusunda aslında ilkine de gelmeyi çok istemiştim ama tarih bana uymamıştı. Bu kez programımı ayarlayacak kadar çok vaktimin olması benim için avantaj oldu. Buradaki değerli okurların bir kısmını daha yakından tanıyacak olduğum için çok mutluyum gerçekten de... Siteye kayıt olduğum andan bu yana, okuduğum kitapları dilim döndüğünce az çok incelemeye gayret ediyorum. Çünkü buradaki incelemeler kendi okuma listemi oluştururken de çok etkili oluyor. Ben de buna katkı sunmaya çalışıyorum. Ancak tabii ki buluşmada kitabı daha detaylı bir şekilde ele alma şansımız olacak. Bunu, incelemeden apayrı bir deneyim olarak görüyorum. 'Yazarın kendi hayatı çok ilgimi çekmez' kısmına gelince, aslında orada vurgulamak istediğim şey, yazarların olgunluk dönemi eserlerinde anı ya da otobiyografi yazmak yerine birikimlerini bu şekilde okurla paylaşmasının çok daha verimli olduğu konusuydu. Genel anlamda bir yazarın hayatı hakkında bilgi sahibi olmak tabii ki okumalara da farklı bir katkı sağlayabilir. Ancak bazen bu konu abartılıyor biraz. Özellikle ilk aklıma gelen Kafka'dır. Yazarın ne kadar sade ve içine kapanık bir hayat yaşadığını sadece kitaplarını okuyarak anlayabiliyoruz. Ancak gelin görün ki, günümüzde yattığı yataktan yediği yemeğe kadar Kafka incelemesine boğulmuş bir kesim var. Bu şekilde Kafka'nın 'Dava'sının ne olduğunu mu bulmaya çalışıyorlar acaba?:) Şaka bir tarafa, dediğim gibi bazen durumun abartıldığını düşünüyorum. Ancak genel kültür olarak önemli yazarların hayatı hakkında bilgi sahibi olmak kesinlikle artı bir değerdir... Tekrar teşekkür ederim Mine Hanım... Pazar günü görüşmek üzere... Saygılarımla...
Hatice okurunun profil resmi
güzel incelemeydi elinize sağlık.. dediğiniz gibi yüzyıllar boyunca yakın tarih de dahil yani 100 yıl öncesine kadar varolmuş ve kıtalara hükmetmiş bir Osmanlı dan bahsedilmemesi en kısa tabirle haçlı zihniyetinden öteye geçiremiyor bazı yazarları :) ve katılıyorum bu yanlı bakış diğer bilgiler de doğru mu ya da eksik mi diye sorgulatır.. herşeyi bilip de koskoca OTTOMAN ı bilmemek evrensel tarihin özeti dediği kitaba yakışmış mı?? hayır tabii ki :) görmezden gelip yok saymayla ya da en hafif tabirle bahsetme lüzumu bile duymayarak hafife almaya bence bi kaç laf edilmeli ki Marquez den biliyorum latin Amerikalılar çok yabancı değiller bu coğrafyaya.. neyse.. velhasıl.. 'Aslanlar kendi hikayelerini yazmadıkça, avcıların hikayelerini dinlemek zorundayız.' evet.. aslan olmayı bırakıp kedi gibi hissettirileli beri bu millet daha çook hikaye dinler.. tarih yazmaktan tarih olmaya evriliş de daha bir acı ..
Necip G. okurunun profil resmi
Şimal Hanım teşekkür ederim. Bu durumu biraz da şuna bağladım ben açıkçası; tıpkı bizim coğrafyamızda olduğu gibi Latin Amerika’da da ‘Batı’ya karşı bir öfke ve ezilmişlik durumu hakim. Galeano bu kitapta ‘egemenlere’ kendince meydan okuyor ve ona göre de her devrin egemeni ‘Batı’... Yani ne bizi, ne de bizim tarihteki imparatorluğumuzu o sınıfın içine sokmuyor, o kategoride görmüyor. Bu tabii iyimser bir bakış. Çünkü ‘madem öyle o zaman neden Çin’den bu kadar çok bahsetmiş’ diyebilirsiniz. Bu durumda diğer seçenek ön plana çıkıyor; yani bu kültürü, bu tarihi bilinçli bir şekilde görmezden gelmek. O zaman işin rengi de değişiyor haliyle... Ama sebep ne olurda olsun bu durumun kitapta büyük bir boşluk yarattığı gerçeğini değiştirmiyor... ‘Neredeyse evrensel bir tarih’ söylemi, ister istemez bize bu sorgulamayı yaptırıyor... Saygılarımla...
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Selman Ç. okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık hocam. Eksiklik olarak belirttiğiniz noktada hiç bahsedilmemiş dediğiniz Osmanlı'dan bir ya da iki kez bahsedilmiş belirtmek isterim. Fatih Sultan Mehmet'in gemileri karadan yürütmesi ve Ayasofya'ya girişi yanılmıyorsam bunlar vardi. Ama diğerlerine bakınca bunlar devede kulak kalıyor. Ben de incelememde eksiklik olarak Atatürk'ün yer almamasına değinmiştim. Bence çok büyük eksiklik. Pazar günü görüşmek üzere
Necip G. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Selman Hocam... Osmanlı konusunda durum yazdığınız gibi ama siz kitabı okuyan biri olarak aslında ne kast ettiğimi anlamışsınızdır muhakkak... Atatürk konusuna da ben bilerek değinmedim. Yaşamlarıyla dünyayı etkilemiş büyük liderleri ele alırken sanırım kendine göre bir tercih yapmış. Bazılarına daha geniş yer verirken, bazılarını tek satırla geçmiş, bazılarına ise hiç yer vermemiş. Mesela Latin Amerika kökenine rağmen Che ile ilgili bölüm de yok denecek kadar kısaydı. Bir ırkın kaderini tamamen etkilemesine karşın Malcolm X hiç yoktu. Gandi neredeyse tek cümleyle kitaba dahil edilmişti. Örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak Osmanlı'da durum biraz farklı... Çünkü dünyanın gidişatını başlı başına etkileyen 600 yıllık bir tarih söz konusu... Pazar günü daha detaylı konuşuruz tüm bunları... Görüşmek üzere... Sevgiler...
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.