Gönderi

243 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Hasan Ali Toptaş çok uzun zamandır dikkatimi çeken, okuma isteği beynimde dönüp duran , kütüphaneye adım attığımda mutlaka elimi kitaplarında gezdirdiğim bir yazardı. Neden bugüne kadar bu kadar aklımdayken okumadım inanın bilmiyorum, tıpkı neden bu kitabıyla başladığımı bilmediğim gibi.. Burada yazılanlar ve arkadaşlarımdan öğrendiğim bilgiler dahilinde yazara ve kitaplarına dair öğrenebildiğim tek şey farklı oluşuydu. Ha bir de sevenin tam sevdiği, sevmeyenin ise hep uzak kaldığı bir yazarmış kendisi , böyle de bir yorum almıştım. Neyse gelelim kitabımıza. Kesinlikle benim tarzım bir kitaptı. Okurken çok zevk aldım, tadı damağımda kaldı türünden bir şey. Bir kitabın tadı damakta kalır mı demeyin! Kitabı okursanız bu tabir size çok da şaşırtıcı gelmeyecek. Zira yazar kitap boyunca duyuları birbiri yerine kullanmış. Göreceği şeyi duymuş, dokunacağı şeyi tatmış, koklayacağı şeye dokunmuş adeta. Bu yönden farklı olduğu kesin. Kitapta kahramanın asıl yazmak istediği şey dayısının öyküsü. Ancak dayıya ulaşabilmek için önce babasına ulaşıyor öykü. Babasını anlatmak içindeki elbetteki annesi, babaannesi ve dedesi giriyor hikayeye. İki dedenin de aslında çok çok eski bir hikaye de yer almaları durumu karmaşıklaştırıyor. Çünkü hem annesinin babasının hikayesini, hem de babasının babasının hikayesini anlatırken ikisinden de dedem diye bahsediyor. Bu dedem kelimesinde aslında iki farklı insanın gizli olduğunu siz sonradan fark ediyorsunuz. Araya bir de az önce bahsettiğim duyuların yer değiştirmesi girdiğinde, söz oyunları eklendiğinde, yan karakterler de hikayeye serpiştirilip , zaman zaman da kitabı yazan kişinin tam karşısındaki gerçek dünyaya geri dönüldüğünde baya kafanız dönüyor. Ancak kitap bittiğinde , denizin ortasında birden fırtınaya tutulmuş, ordan buraya savrularak geçirdiğiniz uzun bir yolculuğun ardından gözünüzü açmış ve sakin, güneşli bir günde ışıl ışıl bir denize bakıyorsunuz hissi alıyor içinizi. Kitap kesinlikle ara vermeden mümkün olan en kısa zamanda okunmalı. Ara verdiğinizde olayların karışması ve yazarın yazış şekline tam alıştığınız anda kitaptan kopmanız çok muhtemel. Kitaba dair tek eleştirim anne tarafından olan dedede anlattığı şu kuyruk meselesi. Dedesine ait uzadıkça uzayan o kuyruk. Neden bilmiyorum bana gereksiz ve rahatsız edici geldi. ( Bir de buraya not olarak ekleyeyim. Yazarın yazıp yazıp böyle mi olmuş biz bilemiyoruz tabi, bizim tek bildiğimiz şu ki diye devam eden bu ve buna benzer cümleler ayrı bir renk katmış kitaba :) ) Keyifli okumalar..
Uykuların Doğusu
Uykuların DoğusuHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20201,289 okunma
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.