Kitabı okuyalı çok oldu bir türlü fırsat bulup yazamadim. Kitap üç bölümden olușuyor. Ada,tepe ve dutlar. Adayı okurken ben, tamam dedim inanç kültürü, farklı inançlara yapılan baskı, feodalite zulüm,mücadele ve özgürlük diye düșünürken kitap sizi çok bașka yerlere götürüyor dinin değiștirilmesine zorlanan bir kahraman var kitapta ama yazar bu bölümde kahramanı öyle ișlemiș ki yașadığı travmaları okuyucuya hissettiriyor. Bir șeyler bulabiliyorsunuz iç dünyanızda. Kitabın devamı da böyle gelecek diyorsuniz
Ama tepeye gelince Kemal SUNAL' ın bir repliği geldi okurken aklıma. O ne çözülmesi zor bir anlam karmașasıdır. Yedi gün çile çekmeler sekizinci gün öldürülmeler. Tilkiciği öldürmeler . Ölüm ve travmatik karmașalar. Tepe bölümünden gerçekten hiç bir anlam çıkaramadım
Dutlar bölümü ise bana sanki ülkemizdeki 80 li ve 90 lı yılların kaousu üzerinde durulmuș gibi geldi. Mahsum insanların polis tarafından dövülmesi, sokak ortasında öldürülmesi, anaların göz yașlari o karanlık günleri hatırlattı bana.
Belki de yazarın ada ve tepe deki bu anlatımları dutlar bölümünün devamı gibi olabilir. Çünkü ada bölümündeki din değiștirmeye zorlamalr sonra orda yașayanların kaçması 90 lardaki köy boșaltmalarını çağrıștįrdı bana. Sonra tepe deki çile çekmeler ve öldürülmeler de 15 günlük (eki cmk ya göre) gözaltı sürelerinde insanların 80 ve 90 larda ișkence tezgahlarında can vermesini hatırlatıyor bana ve son olarakta dutlar bu dediğimi tamamlar gibi.
Çünki yazar son kısımda günümüze dönmüș ve günümüzün o dönemki acılarına üstü kapalı değinmiș