ÖLMEDEN ÖNCE OKUMANIZ GEREKEN 1001 KİTAPTAN BİRİ
4 5 ay önce 2 cücem ve eşimle birlikte Ukrayna'ya gittik, Kiev'e. Türklerin yoğun olarak tatile geldiği, kültürel olarak (!) faydalandığı bir şehir. Öyle ki, yoğun bir şekilde ırkdaşımızla karşılaştığımız barlar bölgesine akşamın geç, geceninse erken bir vakti gidip (tabii ki çocuklarla) meydanın girişinde bekleyen deri uzun çizmeli, 40 cm topuklu, kırbaçlı, fileli, davetkar karşılayıcının biz hariç herkese neden mekan reklam metinlerinden verdiğini sorgulayan halimiz anlatılmaya değer bizim arkadaş toplantılarında.
Bu zamana kadar gittiğim, gördüğüm en güzel, dokunaklı örneklerinden biri olan 'İkinci Dünya Savaşı' temalı bir müzeye ev sahipliği yapıyor Kiev. Emekli turcuların rotasında olan bir yer gözlemlediğim kadarıyla, zira sadece genç bir çift olarak biz vardık. Savaşta bulunmuş mektuplar, fotoğraflar, kişisel eşyalar iç düzeni muazzam bir şekilde olan bina hem belge arayanların, hem bilgilenmek isteyenlerin hizmetinde. Tabii ki milliyetçilik kisvesi altında.
Almanya'nın Yahudi katliamını Ukrayna'da sürdürdüğü bir gerçek fakat, Yahudilerin savaşın ilk başlarında Ukraynalıları tercih etmemeleri ve ikisini aynı kefeye koymaları sarsıcı bir bilgi oldu benim için. Burada toplama kamplarının yanısıra sinagogların ateşe verilmesini, insanların Tevrat'a tükürüp, birbirlerini ihbar etmesini sağlayan aşağılık zihinlere sahip, dünyadan defolup gitmesi gereken yaratıklar var.
Kitap Ukrayna Odessa'ya gelen 20 yaşındaki Amerikalı kahraman Jonathan Safran Foer'in (kitabın yazarı) Yahudi ailesinin izini sürmek için geldiği ve yaşıtı Ukraynalı bir çocuk ( kendi cümleleriyle: Kendimle ve diğer insanlarla bir sürü iyi şey yaparım ama bunların hepsi sıradandır. Zencilere hastayımdır; özellikle Michael Jackson'a. Odessa'daki şöhretli gece kulüplerinde bol nakit saçmaya hastayımdır. Lamborcini Kontaklara taparım, müthiştirler. Kapuçinolar da öyledir. Hiç bıkmadan çeşitli şekillerde benle cinsel takılmak isteyen çok kız vardır. Neden çok kız benle olmak ister söyleyeyim: çünkü ben beraber olunacak çok kalite biriyimdir.), kör olduğunu düşünen ama arabanın şoförü olan dedesi ve yol gösterici görevi bulunan köpekleriyle yaptığı önce komik, sonra hüzünlü, zeka dolu hikayesi.
Gerçeği bulma peşinde, bir fotoğrafın izinde, sırların gün yüzüne çıkmayı beklediği, geçmişle ve aileyle hesaplaşmaların başrolü oynadığı, boğaz düğümleyen, yeri gelince masalsı yeri gelince en gerçekten daha gerçek, çarpıcı bir roman. İki ileri bir geri zamanda kaybolarak okunuyor. Çok çok etkileyici.
Son bir not olarak bırakayım buraya, fazlaca hassas bir bünyeniz varsa cinsel göndermelerin araya bolca serpiştirdiği bir tarzı var 22 yaşında Princeton Üniversitesi'nde dönem ödevi olarak bu kitabı hazırlayan yazarın.