"Merkezinde bir idam sahnesi olan bir dini itici buluyorum," dedi bir gün. "Bir düşünsene, ya bir darağacı olsaydı, bir giyotin ya da bir garot. Bir düşün, o zaman dinsel sembolümüz nasıl olurdu." Hiç bu açıdan düşünmemiştim, adeta ürktüm, biraz da bu duvarların arasında o cümlenin özel bir ağırlığı olması ürküttü beni.