Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

168 syf.
·
Puan vermedi
“Ben yoksul bir halk çocuğum. Burada bize ülkemizin çıkarlarına hizmeti öğretmiyorlar, varlıklıların nasıl daha rahat yaşamasını sağlayacağımı gösteriyorlar. İlk kez o zaman ayıldım…” sözleri Harun Karadeniz’in düzeni sorgulamaya iten, sadece sorgulamakla kalmayıp direnme, çözüm üretme sürecinin başlangıç noktasıdır. Öncelikle sürekli okuyarak, eksik bulduğu alanlardaki bilgi eksikliğini gidermeye çalışır. Bir yandan da toplumun sorunlarını öğrenci derneklerinde tartışır. Toplumdaki eşitsizliklere, adaletsizliklere, halkın sömürülmesine kayıtsız kalamaz. 68 gençlik kuşağının yer aldığı mücadelede yer alır. Öğrenci birliğinin lideri olur. Singer grevi, zeytinyağı skandalı, 6. Filo’nun protestosu, özel okulların devletleştirilmesi, NATO’ya hayır yürüyüşlerine ön saflarında yer alır. İşçi ve köylülerin mücadelelerinde yanlarında olur. Amerikan emperyalizmine direnir. 12 Mart 1971 darbesi döneminde tutuklanır. Yaşamımdan Acı Dilimler’in ilk bölümünde Harun Karadeniz, tutuklanması, gözaltı süresince ve duruşmalarındaki izlenimlerini yalın, içten ve yer yer her şeye rağmen kaybetmediği mizah duygusuyla anlatıyor. İlk sayfa ilk satırdan itibaren -“Elimde bir nar çiçeği Bağdat Caddesinde yürüyorum.”- Harun Karadeniz’in yaşamına karışıyorsunuz. Anlattıkları 12 Mart döneminde yaşanan insanlık dışı uygulamalara tanıklık etmektedir. Bazı günler 27-28 kişinin sağlıksız, pis koşullardaki küçük odalarda günlerce gözaltında tutulur, tabutluk dedikleri odadan gelen işkence seslerini tarif edecek söz bulamaz, işkence görmüş insanların yüz ifadelerini acıya katlanışlarını anlatamaz. İnsanın üstün bir varlık olduğuna şartlar ne olursa olsun tükenmediğini ara sıra gülebildiğini düşünür. Yargılandığı davaların duruşmalarında savcının iddianamesindeki suçlamaların tutarsızlığını, çelişkileri, mantıksızlığını liselerde okutulan Mantık kitabından alıntılar yaparak ortaya koyar. Doğru olmayan önermelere dayanarak çeşitli vargılara varıldığını ispatlar mantık biliminde buna safsata dendiğini iddianamenin de safsataname olduğunu söyler. Bu şekilde iki dava süreci daha yaşar. Harun Karadeniz bu arada kanser hastalığına yakalanmıştır ve defalarca sunduğu hastalık raporlarına rağmen hapishane doktoru sağlam olduğunu yönünde karar verir. Adli müşavire gidip hastalık raporlarını sunan eşine “Hastalığından bize ne, daha iyi ya, biz ölmesini istiyoruz zaten.” yanıtı verilmiştir. Beraat edip dışarı çıktığında da pasaport vermezler, yurt dışına tedavi için çıkamaz ancak 18 ay sonra gazetelerde pasaport verilmediğine dair haberler çıkınca pasaportunu alabilir. Tedavide geç kalınmıştır, kolu kesilir, 1975’te de yaşama veda eder. “Yaşadığım sürece beni ilgilendiren tek şey, yapabileceğimi yapmaktır.” diyen Harun Karadeniz ömrünün kalan son dört haftasında 12 Mart döneminde yaşadıklarını teybe kaydeder eşi yazıya döker. Bu yazılar Cumhuriyet gazetesinde yayınlanır. Kitabın ilk bölümü bu yazılar oluşturuyor. İkinci bölümünde ise Uğur Mumcu, Oktay Akbal, Ali Sirmen, Vedat Günyol, Altan Öymen ve diğer yazarların Harun Karadeniz’in ölümünün ardından yazdıkları yazılar var. Ömrünün sonuna kadar emperyalizme karşı onurlu mücadelesini sürdüren Harun Karadeniz’i saygıyla anıyorum. "cesur bir kez, korkak bin kez ölür". Önemli olan, insanın böyle bir toplumda "mezar taşı" gibi suskunluk simgesi olmamasıdır." Uğur Mumcu 1967-1968 İstanbul Teknik Üniversitesi yıllığında yer alan yazısından: “Meslek bilgimizi kullanarak lüks binalar inşa edeceğiz, fakat bu binalarda kimlerin yatıp kalktığını sormayacağız. Mühendis olarak silahlar yapacağız, fakat bu silahlar küçük ücretlerine zam isteyen işçi kardeşlerimize çevrildiği zaman ses çıkarmayacağız. Bugünün öğrencileri yarının meslek adamları olarak ülkemizin bütün sorunları ile ilgilenmek zorundayız. Öğrenciliği bitirip meslek hayatına atılacak olan biz mühendisler için iki yol vardır. Bu yollardan biri, kim için ve ne için üretim yaptığını düşünmeksizin egemen sınıfların yararına üretim yapmaktır. Kısaca neden ve niçinini düşünmeksizin bir miktar karşılığında üretim yapmak yani robotlaşmak. İkinci yol ise kim için ve ne için çalıştığını bilerek emekçi halkın yararına üretim yapma olanaklarını aramaktır. Bir başka deyişle, ikinci yol küçük bir azınlığın yararına robotlaşmak değil, büyük çoğunluğun, yani toplumun yararına çalışarak insanlaşmak yoludur.”
Yaşamımdan Acı Dilimler
Yaşamımdan Acı DilimlerHarun Karadeniz · May Yayınları · 197921 okunma
··
294 görüntüleme
Icetree okurunun profil resmi
Mısra hanım keşke uzun aralar vermeyip daha çok yazabilseniz. İncelemeniz aklıma bir anımı getirdi. Üniversite son sınıftayken mühendislik ,felsefe ve sosyoloji hocalarının , bölüm öğrencilerine özel, ortak düzenlediği bir seminere katılmıştık. Orada mühendislik hocaları teknoloji, inovasyon, hammadde kaynakları ,pazarlama stratejileri vs derken felsefe öğrencileri sürekli söz isteyip, konuyu  çevre kirliliği, kapitalizm ,işçinin emeği..vs ne getirip, hocalarımızı baya sıkıştırmışlardı. Öyle bir konuşuyorlardı ki ağzımız açık kalmıştı. Gerginlik olunca da çok uzatılmayıp bitirilmişti seminer. Bu meselelerin bırakın bir işletme de değerlendirilmesini, bir eğitim yuvasinda bile bir araya getirilmesi zor olmuştu. Belki sonrasında daha etkin seminerler yapılabilmiştir bilemiyorum. Mezun olduğumuzda kendimizi her ne kadar birinci grupta bulsak da, ikinci grubun farkındalığı oluşmadan birşeylerin düzeleceği de yok gibi. İnceleme için teşekkürler ,kaleminize sağlık.
mısra okurunun profil resmi
Yağmur hanım, ilginiz, güzel düşünceleriniz ve paylaştığınız anınız için çok teşekkür ederim. Yazdığınız gibi ikinci gruptaki farkındalığın oluşması toplumsal fayda için çok önemli. Harun Karadeniz de bu farkındalığı okulda verilen eğitimi sorgulamaya başlamasıyla kazanıyor. Bunun mücadelesini veriyor. Uyanmak ve bencilce çıkarlarımızdan kurtulmak ümidiyle…
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.