Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

104 syf.
10/10 puan verdi
Gözlerimi açtım. Neredeyim? Uyurken yatağımdaydım. Evimde! Şu an yemyeşil bir ormandayım. Bu nasıl olabilir? Anlam veremedim ilk önce. Anlamaya çalıştım. Şaşkınlık... Yerini korku aldı bu sefer. Sakin ol... Sakin kal! Derin derin nefes aldım. Etrafa baktım. Kimse yok. Yalnızım. Nasıl geldim ben buraya? Sorular... Sorular... Yaklaşık on dakika boyunca düşündüm. Sorular sordum. Sonra Sakinleştirdim kendimi. Ayağa kalktım. Tam karşımda duran ağaçta bir kağıt gördüm. Merak ettim. Baktım kağıda. “ BEN KİMİM? ”Evet. Yazan buydu sadece. Anlayamadım. Neyse dedim. Bir oyunda mıyım? Kim oynuyor bu oyunu bana? Ne istiyorlar benden? Gözlerim doldu. Ama kendimi tuttum. Ağlamak en son olacak şey olmalıydı bu bilinmezliğin içinde... Kafayı yemek üzereydim. Sakin ol. Ağlama sakın. Hep yaptığın şeyi yapma. Ağlama! Bu bir oyunsa ve sen ağlarsan kaybedersin. Biraz rahattım şimdi. Derin nefes aldım. Yola devam ettim. Otlar boyuma geliyordu. Ellerimle kenara iterek yürümeye devam ediyordum. Başka bir kağıt ilişti elime. Aldım ve okudum:” GEÇMİŞİNİ SEVİYOR MUSUN?” Bu soru banaydı. Ne garip. Benden cevap mı bekleniyordu? Ama kim? İstemsizce düşünmeye başladım. Sahi geçmişim nasıldı? Seviyor muydum? 19 yaşındaki Ben'i düşündüm. Hayatı öğrenmeye başladığım yaştı. Yaşıtlarım başka şeylerle uğraşırken, ben kendimden büyük şeylerle boğuşuyordum. Farkında değil hiçbir şeyin o Sema. Saf... Şimdi o Sema'ya ulaşsam. Sarssam onu. Kendine bak desem. İnsanlar desem. Görmüyor musun? Bu insanların sana ne yaptıklarını görmüyor musun? Kör müsün? Desem... Kim bilir belki de o kızı yok ederdim. Yürümeye devam ettim. Karşıma bir kulübe çıktı. Sevinç oldu içimde. Koştum. Kapıya vurdum. Açan yok. Israrla devam ettim fakat yok... Pencereye yöneldim. İçeriye baktım. İçeride en yakın arkadaşım oturuyor. Tıklattım pencereyi. Bağırdım, seslendim. Duymuyor, görmüyor beni. En sonunda geldi. Yaklaştı ve bir yabancı gibi baktı yüzüme. Sonra perdeyi çekti. Sinirlendim. Neden bu haldeyim? Ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. Neden buradayım? Ne olacak? Etrafa göz gezdirdim. Hiç hayvan yok bu ormanda. Bu korkmama biraz engel oldu. Çünkü bu sahte bir ormanda olduğumun göstergesiydi. Kulübenin arkasına doğru yöneldim. Duvarda başka bir kağıt buldum. Okudum:” KİMİN İÇİN VARSIN?” Düşünüyorum sahi bu hayatta kim için varım? Arkadaşım bile istemedi beni. Kim için yaşıyorum? Kimse için... Sadece kendim için varım ve kendim için yaşıyorum. Bu böyle olmalıydı. Olmalı... Arkada bir yol var. Evet bu beni biraz sevindiriyor. Yola koyuluyorum. Dik bir yol bu. Zorlanıyorum çıkarken ve oldukça da susadım. Susama hissimi algıladıktan sonra bir çeşme çıkıyor karşıma. Hemen su içiyorum. Sonrasında bir kutu fark ediyorum. Kutuyu açıyorum. Yine bir not. “DÜŞÜNMEYE DEVAM ET. SÜRÜYE AİT OLMA! KENDİNİ HATIRLA!” Neydi şimdi bu? Ne demek istenmiş bunda? Düşünüyorum... Kendimi hatırlamaya çalışıyorum. Sahi kimdim ben? Gerçekten nasıl biriydim. Kaptırdım kendimi hayat yolculuğuna. İşe, insanlara, telaşlara... Burada anlıyorum. Bu sürünün insanlar olduğunu. Özümü yitirmeye başladığımı fark ediyorum. Tam o anda bir araba sesi duyuyorum. Simsiyah bir araba yaklaşıyor. Ürküyorum. Ama bir yere kaçamam. Belki de beni kurtarmaya geliyorlar. Umut oluyor içimde. Araba yanımda duruyor. Kapı açılıyor ve içinden ben iniyorum. Nasıl olabilir böyle bir şey? Evet! Bu benim. Başka bir ben! Ayna mı var arada? Hayır yok! Korkma diyor bana. Ben sana seni göstermeye geldim. Sana seni yani bizi anlatmaya geldim. Elime kağıt bırakıyor. Hızlıca arabaya binip uzaklaşıyor. Kalıyorum şaşkınlıkla ve tek başıma... Başlıyorum okumaya: “ Hep kendi kendimle yaşamaktan yoruldum artık. Yirmi dört yıldır kendi kendimin eşliğinde yaşıyorum. Yeter artık : İyiden iyiye sıkıldım. Yalnızca sıkılmak mı? Düşlerimde bile! Ardsız aralıksız yirmi dört yıl birlikte yaşadığım bu kendimden tiksindiğimi, iğrendiğimi, midemin bulandığını söyleyebilirsiniz. Sonunda, kendi kendimi bırakmaya hakkım olduğuna inanıyorum.” ( Sayfa 55 den alıntı.) Sahi gerçekten böyle mi düşünüyordum? Şaşırıyorum kendime. Bunu neden yapıyordum ki? Dayanamıyorum artık. Tutamıyorum kendimi ve iri taneler dökülüyor gözlerimden. Ayakta duramıyorum. Yere yığılıyor, oturuyorum. Düşünüyorum sadece. Kim olduğumu buldum artık. Anladım ki o yaşantının, kendime ait sandığım yaşamın, aslında bana ait olmadığını anlıyorum. Gerçek ben başka birisi, bunu biliyorum. Burada kalamam ama hava kararmaya başlıyor. Gecenin karanlığı bastırmak üzere. Kalkıyorum kalkmak için dermanım olmasa da... Devam ediyorum. Bundan sonra evime varınca ne yapacağımı biliyorum. Bu yaşantıya tamamen son vereceğim. Yok olacağım. Kararlıyım. Bileklerimi kesmek en iyisi... Yolda kocaman bir karton buluyorum ve şunlar yazıyor: “ Bedenine yaptığın o kesikleri tiksinmeden nasıl yapacaksın? Ruhun bunu hakediyor mu? Bu şekilde ölmeyi? Ruh her şeydir. O dünyada her şeyden üstündür.” Anlam veremedim bu yazılanlara yine... İleride tekrar bir karton ve şunlar yazmakta: “ Ruh her şey olabilir, ruh her şeydir, istemdir, dünyanın efendisidir. Ölmeyi istemek yeter, ama ciddi olarak, güçlü bir biçimde, sürekli olarak istemek, o zaman ölüm yavaş yavaş içimize yerleşir, her yanımıza işler, öyle ki, tek bir soluk öteye savurabilir bizi.”( Sayfa 42 den alıntı) O zaman anlıyorum ki; ölümün bu denli azar azar olmasının gerektiğini ve gerçekliğin de bu olduğunu. O anda bir ışık beliriyor. Ben bayılıyorum... Gözlerimi açtığımda tekrar yatağımdayım. Yattığım halimle... Rüya olduğunu düşünüyorum. Rüya bana bir şeyler anlattı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz, olmayacak! Ben eski ben olamam! Su içmek için mutfağa gidiyorum. Buzdolabında bana ait olmayan bir not var! Korkuyorum. Korkarak kağıdı elime alıp okuyorum :” HEPSİ BİR DÜŞ DÜŞ! DÜNYA BİR DÜŞ!” Sevgili dostlarım; Bu kitap beni böyle bir hale getirdi. Kitabı okursanız eğer bu anlattığım BEN’den sizde de olduğunu göreceksiniz. Görüldüğü üzere BEN'im bu kitap yani senin! Eklemem gereken son nokta yirmi dört yaş benim de yaşım. Etkilenme Sema hadi mümkün mü? Kitaplar hayata bomba indirmeye devam etsin! Kitapla kalın!
Kaçan Ayna
Kaçan AynaGiovanni Papini · Kırmızı Kedi Yayınları · 20161,408 okunma
··
3.354 görüntüleme
İclâl okurunun profil resmi
Bu inceleme kesinlikle kitabı okumadan önce ve okuduktan sonra diye ikiye ayrılmalı... Parçalar yerine oturdu sanki. Hikayeleri çok uyumlu bir şekilde birleştirmișsiniz birbiriyle, içine kendi 'ben'inizi de katarak.. Herbirinde insanın içini kemiren, rahatsız eden ama aynı zamanda bu rahatsızlıktan keyif veren o havayı çok güzel yansıtmışsınız. Elinize sağlık :)
Esther. Sema okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum. Öyle bir büyüklenmişim ki işte:) Çok etkilemişti beni
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
O “ben” için okurum bu kitabı. Çok çarpıcı ve farklı bir yorum olmuş. Ben çok beğendim.
Esther. Sema okurunun profil resmi
Teşekkür ederim.:) Çok ilginç bir kitaptı gerçekten. Okunmalı diye düşünüyorum.
Ramazan Kudat okurunun profil resmi
Ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda Ne kadar az! Ama nasıl da Süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere Ben ağlarken, ben ağlarken! Ah Tanrım! Daha sıkı Tutamaz mıyım onları? Ah Tanrım! Tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan? Bir düşün içinde bir düş mü Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz? - Edgar Allan Poe İlk okumaya başladığımda tabiat aşığı bir jigsaw tarafından mı kaçırıldı bu diye düşünmedim değil. I want to play a game sema. Senden çok inceleme okudum. Herhalde en çarpıcı olanı buydu. Zaten inceleme, kitap size işlerse çabasız güzel oluyor. Ama sen yaza yaza da üstüne koymuşsun helal sana nurse.
Esther. Sema okurunun profil resmi
Teşekkür ediyorum Howl:)
Bu yorum görüntülenemiyor
Gene Dekart okurunun profil resmi
En tehlikeli inceleme tipi...aşırı iştah açıcı inceleme. Malum verdik siparişi...
Esther. Sema okurunun profil resmi
Keyifli okumalar:)
Mehmet D. okurunun profil resmi
Bombanın pimini çektin bize attın. Ne yaptın sen ya! Babilin bahçelerinde bizi mi asmaya niyetlisin? Baya iyiydin ama sen bu türden biraz uzak dur kaybedeceğiz seni bak :)
Esther. Sema okurunun profil resmi
Her zaman böyle olmaz sıkıntı yok:)
2 sonraki yanıtı göster
Quidam okurunun profil resmi
"Bir zamanlar ben de deli gibi sevdim  O bana dert, ben ona mutluluk verdim  Yıllardır soruyorum bu soruyu kendime  Bilmemki bu dünyaya ben niye geldim " Aklıma, Adnan Şenses geldi. Büyük adamdı. Yazı da ona yaraşır olmuş. Adnan Şenses, adamdır! Bu inceleme de adamdır!
5 önceki yanıtı göster
Esther. Sema okurunun profil resmi
Yemekte nohut olup aç kalan ben mangal diyerek yaramı deşelediniz. Bugun tüm dünya bana karşı sanki:/
1 sonraki yanıtı göster
Zeyneb Öztürk okurunun profil resmi
"Dünya bir düş "....
OKUNMUŞ KÜTÜPHANE okurunun profil resmi
vay maşallah. kitaptan bölüm sandım incelemeyi :)))
Yağmur okurunun profil resmi
Kitabı dün okudum ve beni kitapla tanıştıran senin bu incelemene yorum yapmazsam eksik kalacağını düşündüm. Aylar önce sadece incelemeni okuyarak bile ne kadar etkilendiğimi hatırlıyorum, şimdi bir de kitaptan sonra tekrar okumak yabancı bir cümleyi okuyup sonra dilini öğrenip tekrar okumak gibi geldi. Her şey daha çok mânâ kazandı yani ve kitap 10 hikayeden oluşurken seninkini de 11. ve diğer 10’unun sentezi olarak sona eklesek hiç eğreti durmaz, emin ol. Teşekkür ederim beni bu kitapla tanıştırıp incelemenle de aldığım hazzı uzattığın için. Sevgilerimle <3
Esther. Sema okurunun profil resmi
O.o Tüm bu güzel düşüncelerin için asıl ben teşekkür ederim. Kitabı okumuş ve beğenmiş olman beni ayrıca sevindirdi. Aylar geçti üzerinden. Öyle etkilendim ve öylece yazmıştım ki bu incelemeyi tekrar hatırladım o anki hisleri sayende. Böyle güzel hisleri oluşturan kitaplar iyiki var. Benden de Sevgiler <3
2 sonraki yanıtı göster
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.