Düşünmeyin, sanki gerilen sinirler kolayca
gevşetilebilir, arzu ve istekler kontrol altına alınabilirmiş gibi çocukça bir emir! Düşünmemek, dar bir odada dizginlerinden boşanmış ürkek atların acı veren nallarıyla başınızın üzerinde tepinmeleri gibi şakaklarınızda zonklarken, düşünmemek! Anılar en acı, en canlı görüntüleriyle gözlerinizin önünde birbirini izlerken, sinirleriniz boşalmak üzere olan bir yay kadar gerilmişken ve tüm duygularınız savunma ve karşı savunmaya yönelmişken, düşünmemek! Elinizde tuttuğunuz en iğneleyici sözlerle dolu mektuplar avcunuzu kor gibi yakarken ve siz bir bu mektubu bir diğerini alıp tekrar tekrar okuyup karşılaştırırken; gerek birinci gerekse ikinci mektubun her bir sözcüğü, sıcak bir damga misali beyninize kazınırken düşünmemek. Düşünmemek, tüm benliğinizle tek bir düşünceye takılmış, ondan başka bir şey düşünemez hale gelmişken: Nasıl kaçabilirim? Nasıl korunabilirim? Bu ihtiraslı zorlamadan, istemediğim bu coşkudan nasıl kurtulabilirim?