Tereddüd...
Kararsızlık, duraksama, ikirciklik... Tek bir kelime ama mânâsı yoğun. Bir o kadar da haz etmediğim bir durum. Pek çoğumuz hayatta karşılaştığımız kimi olaylara ne tepki vereceğimiz konusunda ilk anda tereddüde kapılmış, daha sonra iyi veya kötü bir karara varmışızdır. Hatta bu incelemeyi okuma noktasında bile 'Zaman kaybı mı acaba?' diyerek tereddüd etmiş olabilirsiniz, canınız sağ olsun. :) Fakat pek azımız derin bir mânâya sahip bu kelimenin ya da durumun üzerine düşünmüşüzdür. Aslında sebep olduğu sonuçlar bakımından ne kadar büyük bir öneme sahip tereddüd hâli. Zîra olaylar karşısında tereddüde kapıldığımız anlar genellikle hayatımızın akışını etkileyen zamanlardır. Bir karar vermemiz gerekiyordur ve bu kararı verdikten sonra hayatımız en iyi ihtimalle ya güzel bir yönde akmaya devam edecek ya da içinden çıkılmaz bir hâl alacaktır.
Bir insan hayal edin; hayatı boyunca pek çok konuda kendini yetiştirmiş fakat bilgilerini sağlam bir temele oturtamamış, rüzgârın önündeki bir yaprak gibi sürekli bir o tarafa bir bu tarafa savrulmuş; bugün ak dediğine yarın kara deyip ertesi gün bambaşka bir şey söylemiş belirsizliklerle dolu bir adam... Bahsettiğimiz bu insan Peyami Safa'nın ta kendisi ne yazık ki. Amacım yazarı karalamak değil, aksine çok severim, sadece eseri anlayabilmek adına ruh tahlilini yapmaya çalışıyorum. Zîra Yazar, pek çok eserinde olduğu gibi Bir Tereddüd'ün Romanı'nda da kendini sunmuştur bizlere. Tereddüdlerle dolu, sağlam bir zemine oturtulamayan belirsiz bir yaşamı yani...
Mualla ve Muharrir romanımızın ana kahramanlarıdır. Daha doğrusu tereddüd tahtının iki ayrı sahibi. Genelde Muharrir'in Vildan ile mi yoksa Mualla ile mi evleneceğine karar vermekte yaşadığı tereddüdün romana konu edildiği söylenir fakat bana kalırsa konuyu bu şekilde özetlemek esere haksızlık olur. Zîra baştan ayağa kadar tereddüd boyasına bulanmış bir Muharrir vardır karşımızda. Sırf evlilik konusunda değil attığı her adımda, yaptığı her harekette, fikirlerinde tereddüde düşer kahramanımız. Onun için hayatta hiçbir şey net değildir ve hep bir ruhsal bunalım içindedir. Mualla'ya gelince bilgili, görgülü, asil bir aileye mensuptur; muharrir kadar olmasa da o da bazı anlarda derin tereddüdler yaşar. Ve kader tereddüd zemininde bu iki insanı buluşturur. Tereddüdlerle başlayan eser, ismine yakışır bir biçimde bir tereddüd hâliyle de son bulur. Okuyucuya eserin son kısmını yaratma imkânı verilmiştir bir anlamda.
Tereddüd etme hâli üzerine böylesine yoğun bir roman yazılabileceğini hayal etmezdim doğrusu. Eseri okurken kimi zaman muharrir, kimi zaman Mualla ve Vildan'mışım gibi tereddüd hâlinin yoğunluğunu kendi içimde hissettim. Peyami Safa'nın psikolojik tahlil noktasında kaleminin gücünü fazlasıyla hissettiren bir eser. O kadar çok satırın altını çizdim ve tekrar tekrar okudum ki, her seferinde cümlelerde daha derin bir yön keşfettim. Toplumsal konularda aktardığı fikirler son derece faydalı ve etkileyici. Esere dair ne söylesem ne yazsam eksik kalacak. Kitabı okumak konusunda tereddüd etmeyin derim. :) Yaşadığınız tereddüdlerin sizi daha iyi bir yere taşıması ümidiyle...