Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

280 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Ah Biz Ödlek Aydınlar, Aziz Nesin'in deneme türünde, gazete - dergi yazılarından, mektuplarından, anılarından, kitap önsözlerinden ve çeşitli toplantılarda konuşmuş olduğu yazılarından oluşan kitabıdır. Neden gülmece türünde ki hikayelerden oluşan kitaplarını değil de deneme türünde bir kitabını okudum Aziz Nesin'in? Çünkü, bana göre bir yazarı tanımanın en güzel ve doğru yolu yazmış olduğu deneme-inceleme türünde bir kitabını okumaktır. Bu sayede, yazarın karakterini, dünya görüşünü, olaylar karşısındaki tutumunu hatta yazdıkları kitaplara esin kaynağı olan şeyleri bile öğrenebiliriz. Bir yazar, deneme yazarak aslında okura kalbinin kapılarını da aralamış olur. Ve her şeyi bütün çıplaklığıyla gösterir. Metaforlara, kelime oyunlarına ya da satır aralarına bir şeyler gizlemeye çalışmadan neyse düşüncesi aynen yansıtır. Bu bakımdan denemelere, biz okurlar hak ettiği değeri vermeliyiz ve ilk defa okuyacağımız bir yazarın, eğer varsa deneme kitabı, ilk o kitaptan başlayarak tanımalıyız yazarı ve yazdıklarını. Bu sayede neyi ne için yazmış olduğunu daha iyi anlamış oluruz. Bunları yazmanın sebebi denemelere karşı okurlarda bir ön yargının olması. Evet belki okurken, harika bir olay örgüsü olan roman gibi tat vermiyor olabilir ama, ufkumuzu genişletmek, düşünmek ve sorgulamak, daha bilinçli bireyler olmak adına değerli yazarların birikimlerini paylaştığı bu kitapları okumanın ileri vadede faydasının olacağını sizler de okudukça anlayacaksınız. Deneme ile ilgili söyleceyeceklerim bittiğine göre içerikle alakalı da görüşlerimi siz değerli okurlara arz edeyim. Kitap, parça parça bir çok konuyu anlatan yazılardan oluştuğu için, yalnızca bir kaç tanesine değineceğim. Bu kitabı okuyana kadar Aziz Nesin'in Atatürk büstü yapılmasına karşı olduğunu bilmiyordum. Bilindiği üzere, Aziz Nesin, Atatürkçü birisidir ve Atatürk büstüne karşı olması garip bir durum gibi görünebilir ama işin aslı öyle değildir. Atatürkçülük felsefesini tam mânâsıyla anlayan her birey zaten büstlere karşı olur. Aziz Nesin'de bunun farkında ve Atatürk heykeli yapmaya karşı çıkıyor bunun biçimcilik olduğunu özden uzaklaştırdığını savunuyor ve şöyle diyor " Atatürkçüler de günümüzde özden sıyrılıp biçimciliğe saplanmıştır. Ve bütün tarih bize gösteriyor ki, bir toplum, bağlı olduğu bir kutsal kavramın özünü yitirdikçe, o kav­ramın biçimine daha çok sarılmıştır. " Bu demektir ki, bir düşünceyi, şekilcilikten uzak ve taşıdığı manayı amacından uzaklaştırmadan yaşamak ve yaşatmak gerekiyor. Milliyet gazetesi 1964 yılında okullardan bağış toplamış ve toplanan para o zamanın parasıyla 500 bin lirayı bulmuş. Aziz nesin, bu parayla Atatürk heykeli değil, okul yaptırılmasını önermiş ve bu öneriyi akşam gazetesinde yayınlamıştır.Ve gazete sahiplerine şöyle bir çağrıda bulunmuş. "Bir yanlıştan dönmenin de büyük bir yiğitlik ve yürek­lilik olduğunu bilirsiniz. Heykel yaptırma yanlışından, okul yaptırma doğrusuna dönerseniz, bütün gerçekçi aydınları da yanınızda bulacaksınız." Ne kadar samimi bir çağrı öyle değil mi? Toplumumuzun heykellere ihtiyacı yok. Atatürkçü düşüncenin de buna ihtiyacı yok. Çok klişe olacak ama, İhtiyacımız olan şey eğitim. Bir de 1964 yılının Türkiyesini düşününce ne kadar da gereksiz bir şey olduğunu daha iyi anlıyor insan. Yahu millet açlıktan ölüyor, tahtırevanla büst dikmeye gitmekte neyin nesi? İşte aydın dedğin ülkesinin neye ihtiyacı olup olmadığını iyi bilecek. Aziz Nesin'in Dünya savaşlarına da itirazı var. TDK'nın, Türkçe Sözlük'ünde savaşın ta­nımı şöyle: "Ekonomik ve politik amaçlarına ulaşabilmek için devletlerin yada toplumsal sınıfların giriştikleri silah­lı eylem." ama Aziz nesin bu tanımın savaşın tam karşılığı olmadığını düşünüyor. Ve savaş yok etmek, ortadan kaldırmak, insanları öldürmek anlamına geliyor ve diyor ki, "20 milyon Sovyet, 6 milyon Yahudi olmak üzere değişik milletler den 60 milyon kişi ölmemiş olsaydı biz bu savaşa 2. Dünya savaşı dermiydik." Demek ki savaş, insanların ölmesiyle gerçekleşen bir eylem Aziz Nesin'de II. Dünya Savaşından sonra, Bölgesel savaşlarda devletlerin kendi içinde ki iç savaşlarda, anarşi vs. İle ölen insanlar ve açlıktan ölen insanların sayısının milyonları bulduğumu söylüyor ve teoride bir dünya savaşı var olmasına rağmen pratikte bunun dile getirilmemesini eleştiriyor ve Emperyalizmi suçluyor. "Emperyalizm ancak savaşla beslenip yaşayabilen ve durmadan yiyen ve şişen bir obur dev olduğu için de, dün­yadaki savaşlar, edimsel olarak kendi ülkelerine bulaşmadıkça, kendi çıkardıkları yada körükledikleri böl­gesel savaşlarda, sayılanmış dünya savaşlarında ölenlerden daha çok insan ölse bile, bu savaşı bir dünya savşı sayma­maktadırlar. Oysa dünyamız, İkinci Dünya Savaşı'nın bi­timinden beri, sayısı konulmamış olan bir Dünya Savaşı'nın içindedir. Belirtilerinden öyle görünüyor ki, bu obur dev, bölgesel savaşlarla da yetinemediği gün yaşayabilmek ve doğasının gereği zorunlu olarak durmadan şişebilmek için dünya savaşının sayısını da koyacaktır" Bu söyledikleri ayakta alkışlanacak tespitler. Sömürgeci devletlerin, kendi menfaatleri için çıkardıkları savaşların canlı tanıklarıyız. Baktığınız da dünya alev alev yanıyor ama sömürgecilerin aleyhine bir durum olmadığı için isterse 2. Dünya Savaşının on katı insan ölsün bu onlar için bir dünya savaşı değildir ellerinin kiridir. Evet bu paylaştığım konular kitapta paylaşılan konulardan sadece bir kaçı. Bir çok konuda, Aziz N. görüşlerini bizimle paylaşmış ve kesinlikle okunmaya değer. Sırf onun kendi doğrularını söyleme cesareti için bile bütün kitapları okunur. Sonun da hapse düşeceğini bile bile fikirlerini söylemekten çekinmeyen dava adamı. Sırf bu yüzden defalarca hapse girmiş. Hem de onun dönemini düşününce ne cesaret varmış adam da diye düşünmeden edemiyorum. Şimdiki zaman da siyasal bir olaydan hapse girip çıkan herkes kahraman ilan ediliyor ama o dönem anarşist, vatan haini diye nitelendirilmeniz işten bile değil üstelik mesleğin yazarlık ve kimse senin kitaplarını basmak istemiyor. Belki Aziz Nesin ile bazı görüşlerde çakışıyoruzdur ama o kendine Aydın demiş ve bunun hakkını kendi doğrularıyla vermiş birisi bana göre. Aslında bu kitabı zamanlama olarak çok doğru bir zaman da okuduğumu düşünüyorum. Bizler, yani 1K sakinleri sıradan, evden işe, işten eve hafta sonu avm'ye giden normal vatandaşlarız. (Ya da ben öyleyim.) Görüşlerimizi, düşüncelerimizi gerçek hayatımızda yansıtacağımız durumlar olmuyor. Yani herhangi bir toplumsal bir konuyu enine boyuna konuşacağımız ortamları pek bulamıyoruz ama bu platform düşüncelerimizi ifade için bulunmaz bir nimet. Bu sebeple, sizleri eleştiri yapmaya, doğrularınızı savunmaya davet ediyorum. Yani sırf takipçisi çok diye sahip olmadığınız bir görüşü öven birinin incelemesinin altına güzellemeler dizmeyin. Ya da kurulan arkadaşlıklarınız kendi doğrularınızın önüne geçmesin. Yanlışları söylerken menfaatinizi düşünmeden cesurca ve sonucuna katlanarak söyleyin. Bu konuda yalnız değilim zamanın da bu konudan Aziz Nesin'de dertliymiş "Önemli olan, eleştiriden beklenilen işlevin, ülkemizde gerçekleşip gerçekleşmediği­dir. Başka türlü söylersek sanat ve edebiyatımızı donmuşluktan kurtaracak onun temel gelişimini etkileyecek nes­nel bir eleştirel ortama sahip miyiz? Dergilerde yer alan eleştirilere baktığımızda bunların, böyle bir soruya evet dedirtecek nitelikte olmadığını söyle­yebiliriz. Çoğu, dostluk ya da arkadaşlık itkisiyle yazılmış yaklaşımlar." İşte ben bunu 1K'da yapılan eleştiriler için de baz alınmasını istiyorum. Çünkü nesnel bir eleştiriden ziyade gurur okşayıcı eleştiriler yapılıyor ve ben bundan rahatsızım. Uzun bir yazı oldu farkındayım ve elimden geldiğince kısa tutmaya çalışsamda yine uzun oldu. Aslında bu yazdıklarım yazmak istediklerimin yanın da önsöz kalır ama durmam lazım artık. Buraya kadar okuyan herkese çok teşekkür ederim. Aziz Nesin etkinliği düzenleyen arkadaşlara, yayıncısına, yapımcısına da teşekkürler, sağolunuz efendim.
Ah Biz Ödlek Aydınlar
Ah Biz Ödlek AydınlarAziz Nesin · Nesin Yayınları · 2016275 okunma
··
126 görüntüleme
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Herkesin usulünce kendi fikirlerini özgürce söyleyebildiği bir platform müthiş olurdu. İnşallah diyelim. Elinize sağlık.
Rahime okurunun profil resmi
Neden olmasın diyelim. :) Teşekkür ederim Muzaffer Bey.
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Sezen B. okurunun profil resmi
Rahime Hanım çok güzel bir incelemeydi.Aziz Nesin'in aydın yüzünü çok doğru bir şekilde göstermeye çalışmışsınız.Yüreğinize sağlık...
Rahime okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Sezen Hanım. :)
Rahime okurunun profil resmi
Bu arada incelemeye yazmayı unuttuğum bir hususu buradan söyleyeyim. Kitapta Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Sovyet yazarlar birliği kurultayın da yaptığı konuşmanın türkiyede yayınlanmadığını söylüyor Aziz Nesin ama aslın da öyle değildir. Bu konu nazarı dikkatimi çektiğinden araştırayım dedim ve Kurultayda yaptığı konuşmayı bir ay sonra bizzat Yakup Kadri’nin Türkiye’de Türkçe olarak yayınladığını öğrenmiş oldum. Kadro dergisinin Eylül 1934 tarihli 33. sayısında çıkan “Moskova Edebiyat Kongresinde” başlıklı yazı Yakup Kadri’nin konuşmasının tam metnidir. Aziz Nesin bunu bilinçli yapmıyor tabii. Sonuçta o zaman Google yok ve benim yaptığım gibi bir tıkla öğrenemiyor her şeyi.
Gökhan okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş elinize sağlık.. İnsanlar; hala okudukları kitaba, gazete, dergi..vs göre kalıplara sokuluyor. Diğer yandan kendisi gibi düşünmeyeni türlü ithamlarla yaftalıyor.. Bu ortamda eleştirel kültürün gelişmesi mümkün müdür?
Rahime okurunun profil resmi
Eleştiri yapa yapa ve eleştirilere tahammül ede ede bu kültürü oluşturacağız. Karşıt eleştirilere tahammül etmezsek ve nesnel eleştiriler yapmazsak hayatımızın her alanın da vasattan öteye gidemeyiz. Teşekkürler okuduğunuz için.
Hatice okurunun profil resmi
şahane bir incelemeydi Rahime hanım :) güzelleme dizmeden gerçek samimi düşüncemdir efendim :)
Rahime okurunun profil resmi
Sağolunuz Şimal Hanım. Zaten siz yeri geldiğin de çatır çatır eleştiren de birisiniz. Bu kategoriye girecek en son kişisiniz. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.