Sevgi çiçekleri açtı bu mevsim
Sevgi neymiş diye sorduğun yerde
Yolduğun yapraklar şahidim oldu
Bilmeden kalbimi kırdığın yerde
Halil Soyuer
HERKESİN BİR NASTENKA'SI VARDIR DURUR İÇERİSİNDE
Bu kitabı yaklaşık 10 sene önce okumuştum, Nastenka'm gideli 2 sene olmuştu.
Dostoyevski 20'li yaşlarında yazdığı bu kısa kitapta, bu öyküde belki çokça kendini ve belki biraz da gözlemlerini anlatır. Kahramanımız bir kere dünyaya gelmiş bulunmuştur ve gençtir artık, sevmesin midir? Aşık olmasın mıdır?
Kitabı okuyanlar zaten biliyor, okumayanlar için ise biraz yeşilçam , biraz Türkiye'deki diziler, biraz nostalji, biraz da hepimizin hayatı tadında bir öykü diyelim.
Kahramanımız bir vesileyle tanıştığı genç hanıma aşık oluverir. Hepi topu birkaç günlük bir kendini kaptırma süreci. Sen gel de aşığa sor tabi bunu bakalım ne çekti..
Nastenka da gençtir işte yahu, su gibidir. Kafası da karışıktır, olmasın mı? Güzelliğinin de farkında, birkaç erkeği peşinde koşturmak istemiş, istemesin mi? Hakkıdır kim ne derse desin. Herkes kendi kararlarında özgür değil midir?Hele ki gencecik bir kızdan biz neyin hesabını sorabiliriz ki?
Kahramanımıza yakınlık gösterir, ilgisini karşılıksız bırakmaz ama bir yandan da daha cazip bir eş adayı kovalamaktadır.Ne yani çok mu şaşırtıcı, insan dediğimiz varlık için normal değil mi?
Neyse amacım bu kitabı çok da detaylı analiz etmek değil. Sadece insanın hayatta bir kere 20lerini sürdüğünü ve hata yapma hakkı olduğunu söylemeye çalışıyorum. Kadın olsun erkek olsun.
Kitabı okuduğumda benim de Nastenka'm gideli 2 sene olmuştu. Neyse ki kabullenip anlamıştım onu da böylece kitap beni hüzünlü bir şekilde gülümsetti. Nastenka kim miydi? Dünyalar güzeli (aşığa öyle gelir laf etmeyin ha) ve 20lerin başında bir kızdı işte.
Biz onunla kamuya açık, onun çalıştığı iş yerinde benim ise sadece müşteri olduğum bir yerde tanıştık. Birkaç kere kısa sohbetler işte. Biraz daha ilerleme ama hep benim çekingenliğim eşliğinde.Fakat 1 yıla yayılan bir süreç. Dışarda bir kere olsun buluşamadık bile. Sevgili olmak falan değil yahu anlayın işte.
Ne anlatayım ki detaylarını hatta kimin umrunda olur ki?Tam bir aşama kaydedebilir miyiz derken(yoksa kendimi mi kandırıyordum) bir gün aniden habersiz iş yerinden ayrılmasıyla bu macera da tarihe karışmış oldu. Bunları da kitap incelemesi niyetine anlatıyorum ama bağışlayın hatam varsa.
Son olarak onun gidişinin üzerine tabi ki hayli melankolik bir ruhla yazdığım bir yazının, sadece birkaç cümlelik kısmıyla ve en başta eklediğim Halil Soyuer'in(ki yeterince tanınmayan çok iyi bir şairdir rahmetli)şiirinin devamıyla bitireyim.
"Hiç miydik biz yani? Hiç miydi gözlerimiz? Hiç miydi ürkekliğimiz?Sen anne olacaksın ihtimal ki. Dilerim olursun. Belki bir oğlun olacak benim kadar çekingen. Belki güzel bir kızın bakışlarında kaybolacak ansızın. Belki şahit olacaksın evladının derin kederine. Elinden bir şey gelmeyecek.Neden diye soracaksın. İhtimal ki hiç düşünmeyeceksin bir zamanlar nasıl çekip gittiğini. Aradan yıllar geçmiş olacak. Belki oğlun bir şehrin en kuytu parkında ağlarken bulacak kendini. Ve ben kim olduğunu bilmediğim bir delikanlıya seni anlatacağım."
Hayatın sonuna daha varmadık
Mutluluk diyorlar, henüz ermedik
Bir yerim mi kaldı yara görmedik
Vurma bundan sonra gördüğün yerde
Bilmem gözlerinin bana kastı ne
Ayrılığı reva gördü mestine
Yüreğim yatıyor, basma üstüne
Yüzünde duvakla girdiğin yerde
Halil Soyuer
Son bir not :Evlenmiş ve bir oğlu olmuş. Aşka düşsün mü? Düşsün be o da bir kere genç olacak..