Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

320 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Altmışlı yılların karanlık günlerine ışık düşüren bir ismin, hizmet bilinciyle kendini milletine adamasının göstergesidir, Sadık Yalsızuçanlar’ın kaleme aldığı bu eser. Hemşinli Tevfik’in yüreğinde filizlenen memleket sevdasının, Kayseri cezaevinde kurutulmaya çalışıldığı günlerin an an resmedilmesidir. Yaşımızın yetmediği yıllar... Tevfik İleri’nin Yassı ada günlüklerinin açıldığı, eşi ve çocuklarıyla bir edebiyat şaheseri yaratırcasına mektuplaştığı zamanların, şimdiki zamana tanıklık etmesiyle açılan sayfalarda, bu sefer cümlelerle tanıklık edeceğimiz bir dönem seriliyor önümüze. Hemşinli Tevfik’ten Ulaştırma, Milli Eğitim ve Bayındırlık bakanlığına uzanan, ömrünü milletine ve devletine hizmet etmeye vakfetmiş bir insanın hüzün dolu, imrendirici hayat hikâyesi... Sadık Yalsızuçanlar’ın anı roman şeklinde kaleme aldığı bu kitabın roman kısmına vakıf olamamış olsam da anı kısmı fazlasıyla çekti içine beni. Okurken ezilip büzüldüğüm yerler oldu mesela. Kendimden, yaşadığım toplumdan ve idarecilerimden iğreti olduğum vakitler... Kaçımız okul formasını, bilmem kaç yıl giyinmek üzere birkaç beden bol alıyor ya da etek boyunu uzun tutuyor mesela? Çok azımız! İnanın çok azımız böylesi yaşıyor artık. Hız ve haz toplumunda, tüketici konumunda olan insan, sadece bugününü kurtarma derdinde o kadar! Kaçımız sadece şerefimiz ve milletimiz uğruna yaşıyor Hemşinli Tevfik gibi? Toplum daha çok kazanmanın derdine düştüğünden, manevi değerlerin bozdurulup maddiyat kapısından zorla sokulduğundan beridir, hayat madde kısmını tamamlayıp mana kısmına erişemiyor ne yazık ki! Devlet idarecilerinden tutun, sokak arasındaki hamallara kadar herkes cebini az çok doldurmanın derdinde. Kimse memleket sevdasının, vatan bilincinin manasına vakıf olabilmiş değil sanki! Bana dokunmayan yılan bin yaşasın sözüyle kardeş halinde yaşıyoruz adeta! Sözlerim, söz meclisinin içinde kendini hissedenlere tabii ki! Tevfik İleri’nin zarif kişiliği gözünüze çarpıyor ilkin mektuplarını okuduğunuzda. Öyle zarif ki, eşine ve çocuklarına sınırlı kelime sayısıyla yazdığı kısacık mektuplarında bile bu özelliğinin farkına varabiliyorsunuz. Ailesine cümleleriyle sunduğu ve son nefesine kadar sürdürdüğü büyük aşksa imrenilecek nitelikte doğrusu. Babalarına “Sevgilim” diye hitap eden kızları ve mektuplarda sürekli üzeri çizilen bu hitap kelimesi, bu aşkın karşılıklı olduğunu da gösteriyor okuyucuya. “Tek Varlığımız Milletimize Duyduğumuz Aşktır.” Vatan ve Millet aşkı dediğimiz şey, insanın benliğini bir kere sarınca, tutku haline geliyormuş meğer. Tevfik İleri’nin milletine duyduğu bu sonsuz aşkın harf harf yazılışı, kitap da dinleyici konumunda olan Sadık Yalsızuçanlar’ı da derinden etkilemiş. Bunu, dinledikleri karşısında kısa kısa da olsa kitapta yer verdiği anlık tutumlarından anlamak mümkün. Ama iddia edebilirim ki kitabı okuyan herkes bu aşkın büyüklüğü karşısında hem şaşıracak hem de hayranlık duyacak. Öyle bir aşk ki, Tevfik İleri Yassı ada’daki duruşmada hâkim kendisi hakkında kararı verecekken, savunması alındığında şu sözleri sarf ediyor: “Ölüm belki de kurtuluştur. Memleketin huzuru, benim ölümüme veya hapishanelerde çürümeme bağlıysa kararınızı böyle verin. Memleketimin hayrı için buna da razıyım(...)” Bu sözleri söyleten vatana ve millete duyulan aşk değil de nedir? Tevfik İleri’nin hayattan razı oluşu, milletinden de razı oluşuyla eş değer miydi acaba? Milleti aynı vefayı o ve onun gibilere gösterebilmiş miydi? Sorular, sorular... Hüzünle karışık yağan cümle güzellemeleri, zaman zaman gülümsediğiniz en çok da imrendiğiniz bir hayat hikâyesi. Memleket sevdasına bir dip not niteliğinde Vefa Apartmanı. Kitapta Vasfiye Hanım’ın (Tefik İleri’nin eşi) bir mektubunda şöyle deniyor: “ Allah sevgisi ve Memleket sevgisi, bu sevgilerin tadını bilmiyorlar, insanlar nelerden mahrum olduğunun farkında değil” ve bu halk için yorulmalarını eşi gibi helal ediyor Vasfiye Hanım da. Tevfik ileri Memleket sevdasını son demine kadar eşine ve çocuklarına da, aşılıyor. Verilen her yeni görevle birlikte gittiği her ile sevgi ve şefkat götürme derdinde bir devlet memuru O. Cebinden çok gönlünü doldurma derdinde. En önemli özelliklerinden biriyse davasının adamı olduğudur kesinlikle. Bu uğurda çektiği tüm güçlükler kitapta açık seçik yer alıyor zaten. Kızı Cahide Hanım neredeyse hiçbir ayrıntıyı atlamadan her şeyi anlatıyor yazara. Hizmetten İbadet Ahlakı Çıkarmak Hizmetini ibadet ahlakıyla ahlaklandıran ve bunu özveriyle yapan bir insandan kime ne kötülük gelebilir? Hiç, hiç kimseye hem de! Ve çalışırken O ve O’nun gibiler “Yalnız insanlar değil kurdun kuşun, dikenin otun da hakkını görüp gözetenlerdendir” Her an ve vaziyette öncelikle kendini değil hizmet ettiği zümrenin hakkını koruyabilmek erdemi Mevlâ’nın herkese verdiği bir meziyet değildir. Her âdemin içinde bu davranış durumu konulsa da seçilmeksizin, pek azımız içimize konulan cevherin farkındayızdır. Ve ancak farkına varabildiğimiz kısmını kullanırız. Tevfik İleri içine konulan cevherin farkında olan bir Devlet Adamıydı. Ve ben okuduklarımdan eminim ki bu cevheri sonuna kadar da her hal ve durumda kullandı. Tevfik; Allah’ın yardımının kula erişmesi demek. Kim bilir isminin muhtevasında kaç gönüle girdi Tevfik İleri? Kaç insanın gönlünde taht edindi kendine? Çalışırken hizmet ahlakını ve kendine has prensiplerinden hiçbir vakit taviz vermediğini gösteren sözlerden biri de kitapta şöyle yer alıyor: “ Bizim zihniyetimizde şark, garp tefriki yoktur. Bizim ölçümüzde imkan ve ihtiyaç vardır. Nerde ihtiyaç varsa, mevcut imkânlarla, mutlak o ihtiyacı karşılamak prensibimizdir. Vatanın dört bucağında, ne yaptıysak hep bu prensibe dayanarak yaptık...” Kendisine edilen zulüm derecesinde Allah’a yaklaştığına inanıyor hapishane günlerinde. Onu rahatlatan tek şeyse üzerine aldığı tüm görev ve sorumlulukları hakkıyla yerine getirdiği inancıdır. Çünkü gerçek adalet yalnızca Yaratıcının huzurundadır. Ve Tefik İleri buna sorgusuz sualsiz inanmaktadır. “Vaktin de Eceli Gelir” Yarım yüzyıla sığdırılmış bir hayat hikâyesi, hizmetle geçen bir ömür ve hak etmediği bir sonla sonuçlanan yaşam süreci... Otuz bir Aralık bin dokuz yüz altmış bir günü, hakkıyla yaşanmış bir ömre nefesini son kez verişi... Hakkını alacağı ebedi âlemde Tefik İleri’de birçoğu gibi mahşer vaktini beklemektedir belki kim bilir... Ve geride kalan şu cümlelerden ibarettir; “Size mal mülk, servet bırakmadım. Bütün hayatım boyunca bir tekadüye maaşı bırakmaya çalıştım. Tecelli eden Adalet onu da kuşa çevirdi. Ne yapayım. Kader böyle imiş. Yalnız, size şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim. Siz de bununla iftihar edeceksiniz.” Bu sözler, bir babanın evlatlarına bırakacağı en değerli şeylerin bile üstündedir. *** İmrenilecek bir yaşam hikâyesi okumak istiyorsanız, tam da yerindesiniz. Vefa Apartmanın önünde duramasanız bile, sayfaları çevirmek elinizde. Kesinlikle okunması ve kütüphanenizde bulunması gereken bir kitap olduğu inancındayım ben. Sadık Yalsızuçanlar’a da bu değerli çalışması için teşekkürler. Vefa Apartmanı Sadık Yalsızuçanlar 301 Sayfa
Vefa Apartmanı
Vefa ApartmanıSadık Yalsızuçanlar · Timaş Yayınları · 2011406 okunma
··
363 görüntüleme
Eylül Türk okurunun profil resmi
Meğer unutulmayan eskinin tadı değil, hiç değişmeyen simyasıymış.Bir tahlilin kurallara ve kaidelere fazlasıyla kapılmış doğasında bile bu bakışın zarafetini bulmak gibisi yok Kalemzenim... Geçen hafta Sadık Yalsızuçanların Hiç'ini okudum ve aklımda ki yankısı biraz sürsün istedim.Kalbimse bazı öykülerin içinde gizli cümle olarak yer almayı hep sürdürecek sanırım. Bu tahlili okuyalı hayli zaman oldu.İlk kez okuyormuşum gibi keyif aldım.. Hayatın tükenmeyen meşgaleleriyle bizleri cümlelerinden mahrum etme... Kalbine Hürmetle...
Gülnaz Eliaçık Yıldız okurunun profil resmi
Canımsın, birlikte daha çok kitap okuyacağız inşallah :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.