Evvelâ yaptığım alıntıların neredeyse kitabın tamamına tekabül ettiğini biliyorum ve affınıza sığınıyorum. :)
1000 kitap, bütün kitapları değilse bile hiç değilse altını çizdiğimiz satırları yanımızda taşıyabilme ayrıcalığını bize veren, şahane bir oluşumdur bence...
Bazı Eserleri bitirmek istemezsiniz, sizinle düşünsün, sizinle hissetsin, sizinle nefes alsın istersiniz... Son cümleleri okurken aşinası olduğum vedaların birinde, bir dostu uğurlamanın hüznüyle ağladım... Sanki günlerdir sırtıma bir hırka geçirmiştim ve bana bambaşka bir hissiyatla bakmanın şevkini veriyordu...
Tevekkül sizi şeytanın vesveselerinden korur diyen mutasavvıfın içimde boyası akmış, tuğlası düşmüş bir yeri sehavetle onardığını duydum...
Kalbimizde görünenin ötesinde ki o sırlı hâkikâtleri, ziyâları ve hikmetleri durmadan aramak isteği ve istidadı yaratılmıştır, bu uğurda ilerledikçe edinilen nurlu hasletlere ve Mevlânın tarifsiz yakınlığına en büyük vesile taat ve zikirdir. İbâdet, Ruhun kendi cevherini bulması, zamansız ve mekânsız bir boyutta Rabb'ine kavuşmasıdır.
Bazı eserlerin, ruhun en hayati ihtiyacı olduğunu, tam zamanında havluyu terli sırtınıza sokuşturan bir annenin şefkatiyle sizi sarıp sarmaladığını hisseder, şükredersiniz...
Ayet-i Kerime'ler her anın ilhamı, her kabulün duası gibi eserde... Ne çok isterdim, bir hüzme gibi her soluğumda ayetlerin tefsirine mazhar olabilmeyi...
Meselleri okuyabilmek, zahir olanın derininde ki hakikate temas edebilmek... Basiretin de mertebeleri ve mesabeleri var şüphesiz...
İnsanoğlu nefsinin hevâ ve isteklerini bir ömür süresince doyurup, yokolmak için varedilmemiştir. Maksatsız ve ruhunu hâkikâtin nuruyla ve bekâsıylâ şereflendirmeden öylesine yaşayıp,ona verilen mühleti doldurması için vücuda getirilmemiştir. Kemâlât ehli, takva sahibi, iman neferi, hâkikât müdâvimi, gaye işçisi olabilmenin tek anahtarı bir emsâlin, bir örneğin izinden yürümekle kâbildir.
Eser, Muhyiddin Şekür 'ün ruhunu gösteren bir aynaya bakar gibi, Sufilikle tanıştığı, şeyhiyle buluştuğu, onunla senelerce geçirdiği benzersiz zamanları, en ince ayrıntısına varıncaya kadar kaleme aldığı ilmi bir başyapıt...
Nefeslerimizin zerrelerine, hayati uzuvlarımızın olağanüstü seyrine, aklımızın emsâlsiz maharetlerinden, sonsuzun içimizde ki numunesi olan ruhlarımıza varıncaya dek, varedilmiş herşey Rahman'ın emânetidir bize, O'nun eseridir, Onun mülküdür. Peki o istemedikçe bir nefes alabilir miyiz? O dilemedikçe bir yudum su içebilir miyiz? O murat etmedikçe düşüncemizi, hissiyatımızı harekete geçirebilir miyiz?
Herşey zıddıyla kâimdir, kesindir, belirgindir... Bizde ki bu acziyet, Rahman'ın sonsuz, kudretini, keremini, büyüklüğünü ve azametini vurgulamak içindir. Acziyetimiz asıl delilimizdir...
Tasavvuf, ölmeden evvel ölünüz kaidesince, dünyevi olanı Allah için infak etmenin çetin ve ruhani lezzetlerle dolu yürüyüşüdür.
İnsanoğlunun kulluk yolunda önüne açılan iki yol vardır ;
Bu iki yoldan birisi Şükür ve İman yolu, diğeri küfür ve fısk yoludur.Bu iki yolun bir numunesi olarak günah işlemeyi ve hayırlı âmel ve hasenat işlemeyi tahâyyül ve tefekkür edecek olursak.Günâhın kabuğu tatlı, içi zehirdir çünkü insanın ruhuna kasteder ve günahta ısrar edilirse ruhun bütün ışığa bakan, nefes alan pencerelerini süngüleyerek, onu kendi karanlığına mahkûm eder, eleme, ızdıraba sürükler, kâbusu bir rüyâ olmaktan çıkarır, hayatın ta kendisine çevirir.
Zariyat Suresi,56.Ayet-i Kerime'de Rahman;
"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." buyuruyor.
Kulluk Rabbimizin verdiği, uhrevi ve dünyevi nimetlere ve sınavlara şükretmektir, ibâdete sabır ve huşu ile kıymet verip severek edâ etmektir, O'nun emirlerini yerine getirip, yaklaşmayın dediklerine tenezzül ve teşebbüs etmemektir. Ve kulluk O'nun verdiklerinden memnun ve razı olmaktır, Allah'ın rızası, kulun ona olan sevgisi ve memnuniyetinde gizlidir.Mevlâ'nın memnuniyeti, bizim ona şükrümüzdür. Şükür menbağı, vasıtası, rabıtası ise evvelâ namaz olmak üzere,bütün ibâdetlerimizdir.
Mürid ve Mürşid olabilmek... Muhyiddin Şekür, yaşadığı olayların içinden kendi hakikatinin sırlarına, Şeyhi vesilesiyle, uzun acılar neticesinde vasıl oluyor ve cümle cümle inkişafını yüreklere ikram ediyor. Sayısız tevafuğun ne denli hayati olduğunun farkına varıyorsunuz. Ve ne kadar kör olduğunuzun.
Yılgınım Ey!
Tarumarıma himmetiyle ruh veren!
Yılgınım, hevesime düçar oldu semazen, elimden düştü nakış
Yılgınım Ey! Bizarım...
İçim nagehan, içim alaimi hicran..
Rabbim 'in rahmeti üzerinize olsun.
Feyizli okumalar.