Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ne tuhaf çocukken görünmez olmak isterdim, meğer zaten görünmezmişim, dahası herkes meğer görünmezmiş. Kalp saklı, gizli, sırlı, hileli, sahibinden bile ayrı iş ve oluşlarda, sahibinden bile saklı emel ve arzularda, kendi isteklerini yaptırabilmek için kendini ve arzularını başta türlü gösterebilme hünerinde ise, istekleri hep masum sebeplerle istinatlı ama aslında tam tersi ise ve insan neyi niçin istediğini ve yaptığını hep sonradan öğreniyorsa.... ama kalbi hakkında kendine hele başkalarına konuşabiiyorsa bu çirkin gizlilik, bu kapaklılık, ömür boyu süren bu aldanış, bu zilletli sonu gelmez aldanış bizi zaten görünmez yapmamış mı? (...) Keşke başka şey dileseymişim.. Görünür olmayı, göründüğümden olmayı, görebilir olmayı dileseymişim, acaba kabul olur muydu? Zaten mevcudu istedim diye mi kabul oldu? Kendini kendinden ayırmak, etini sıyırmak ne zormuş, ne bağırtıcıymış, üstelik ne gürültüsüz yapılması gerekenmiş, ne yaptığını hiç belli etmeden içinde kendini bırakarak geçilen tünelmiş. Eski ağrılarımı arar oldum. Sofradan, yemek içmekten, kalabalıktan, insandan, anlatılanlardan, başka akıllardan, en hafif duygu ve hallerden, başklarının dünyasından, yaptıklarından, acılarından... haberdar, ilgili olmak gerekiyor. Bu benim şimdiye kadar hiç değmediğim bir hal. Bunlarla ilgili gibi görünmek, değerli bulur gibi yapmak, tahammül etmek o kadar zor ki. Kimse de pek zor gelir hali yok, böyle yaşanıyor?! Ne güzel şey perişanlık, gerçek perişanlık, ne hafiflik, içindeki öyleymiş gibi yapanları süpürüp atan gürül gürül bir gerçek perişanlık, ah ne güzel, keşke perme perişan olsam, keşke mahvolsam.
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.