Gönderi

Krizler Bağlamında Say Yasasının İşlerliği
Klasik iktisat öğretisinin kabul ettiği Jean Baptiste Say'in söylemiş olduğu 'her arz kendi talebini yaratır' görüşü ticari, kapitalist ve modern gelişim aşamasında ne kadar işlemektedir? Bu yasanın geçerli olmayabileceği görüşü 1929 Krizi baş gösterdiğinde ekonomide müdahaleci fikirleriyle tanınan ünlü iktisatçı John Maynard Keynes tarafından ortaya konmuştur. 1929 Krizi'nin esas nedeni temelde finans sektörünün gelişmesi ve 'sınırlarını' aşması ile alakalıdır. Keynes'e göre finansal sektör reel sektörün yanında sadece reel sektöre katkı sağlayacak kadar, yardımcı olacak kadar gelişmeliydi. Fakat reel sektörün yanında finans sektörüne gerekenden fazla ağırlık verilince büyük bir balon oluştu. Bu balon aslında insanların talep etmesi gereken birikimlerin finansal anlamda değerlendirilmesi ile oluşmuştu. Yani ortada çok büyük bi' arz fazlası oluşacaktı. Sonunda finansta gerçekleşen aşırı yoğunlaşma Büyük Buhran'ı yarattı. Buradaki finanstan kasıt borsa ve gayrimenkule verilen ağırlıktır. İnsanlar neden gayrimenkul ve borsaya yatırım yapmaya başlamışlardı? Burada, sanayinin gelişmesi, kapitalizmin gittikçe dünyada hakimiyet kazanması ve insanların daha çok sahip olma güdüsü devreye girmişti. Tüm bu amaçlar içinse temelde bir birikim oluşması gerekiyordu. İşte tam da burada Malthus'u konuşabiliriz. Malthus, nüfus ilkesi ile tanınan siyasal klasik iktisatçıdır. Klasiklerin aksine yaşadığı dönemde tıpkı gelecekte Keynes'in de reddedeceği gibi 'her arz kendi talebini yaratır' görüşüne inanmadığını belirtmiştir. "Çünkü ona göre ekonomide 'genel mal bolluğunun' yani toplam arzın toplam talebi aştığı durumların oluşması olasıdır. Malthus özellikle tasarruf etme ve para istifleme eğiliminin yükseldiği yani harcama eğiliminin düştüğü dönemlerde ekonominin aşırı üretimden, eldekilerin satılamaması nedeniyle arz fazlasından kaynaklanan krizlerin, depresyonların oluşacağını ilk öngören kişiydi."* Tarihte bu Malthusyen-Keynesyen öngörünün bir kez daha doğru olduğunun en yeni versiyonu 2008 Krizi'dir aslında. 2008 Krizi de birikim, yatırım amaçlı yapılan ve elbette derin bir hırs, kazanma tutkusu barındıran insanların borsaya ve özellikle gayrimenkule yüklenmesi ile oluşmuş finansal bir krizdi. Wall Street bankacılığı ile iyice alevlenen, finans sektöründe çok farklı, daha önce hiç rastlanmadık finansal türev ürünlerin üretilmesi, yüksek riskli mortgage kredilerinin insanlara adeta "dağıtılması" ve bunlara yapılan diğer riskli yatırımlar krizin temel nedenlerindendi. Tüm bunlar nedeniyle balonlaşan finansal sektörün patlak vermesi kaçınılmazdı sonuç ise derin bir kayıp, yıkım olmuştu. Yani klasik iktisadın 'her arz kendi talebini yaratır' görüşü her zaman geçerli değildi. Hatta denebilir ki ancak kontrolle geçerlidir. Müdahale, kontrol ise esasen Say Yasa'sının doğrudan savunucuları olan klasik iktisatçıların doğrudan reddettiği bir durumdur. Dolayısıyla geçerlilik görecelidir. 'Her arz kendi talebini yaratır' ancak, birikimin olmayacağı bir ekonomide tam anlamıyla geçerlilik, işlerlik kazanacak bir yasadır. Oysa günümüzün riskli, yarını belli olmayan dünyasında birikim insanların en büyük güvencesidir. O halde denebilir ki, her arz her zaman kendi talebini yaratamaz. *Fikret Şenses, İktisada Giriş, İletişim Yayınları, s.67 Not: 2008 Finansal Krizi pek çok ayrıntı içeren, geçmişi derin olan, yakın bir kriz. Dolayısıyla ne kadar bahsetsek de bir şeyler hep eksik kalır. Bu krizle ilgili daha fazla, ayrıntılı bilgi edinmek istiyorsanız eğer aşağıdaki filmlere bakmanızı öneririm: • Too Big to Fail • Inside Job • The Big Short • Margin Call
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.