Ahmet Erhan;
Dostluğun, acının, denizin, portakal ağacının şairi...
Nasıl giriş yapsam, ne gibi şeyler yazsam eksik kalacak biliyorum, biliyorum ama yine de yazıyorum...
İlk olarak Ahmet Erhan tohumlarını içimize atan ve filizlendirip, dallandırıp budaklandıran
Mete Özgür 'e daha sonra ise kendisi kardeşim/ablam hatta ikizim olsa bu kadar sevmeyeceğim, aramızdaki sevgiye bir isim bulamadığım Dua'ya selam olsun :) ne kadar beni kandırsa da :) bu Ahmet Erhan'lar bana iki dostumu hatırlatacak şekilde baş köşede duruyorlar(Daha kitaplığa kaldıramadım 2 cildi de, sanırım bir süre de kaldıramam)
Ahmet Erhan böyledir kimine canı ciğeri gibi gelir, kendisinden ötedir. Kimi ne ise abartıdır.
"Hiç bu kadar yorgun olmamıştım. Defter seni de hiç bu kadar yormamıştım" (119/2.cilt) der oysa ki AhErhan... Nasıl direnilir ki böyle bir güzel kelimenin ahengine..
Burada Gömülüdür 2. Ciltte;
*
Sahibinden Satılık
kitapları vardır.
Onu ölüme götüren alkollü bu kitaplarında daha çok anlatıp, yüceltilmiştir.
"Geldim, gördüm yenildim.... Ne var ki bunda? "(209/2.cilt) kendine yenik bir şairdir AhErhan, hayata yeniktir, sevgilere yeniktir... En çok da seni yenik hissettirir.
Şiirleriyle veda eder her seferinde "Bir veda olsun şiirim, olursa" (214/2.cilt)
Şiirlerinde;
*Denizi:
Ben denizi şeçtim
Vurmak için dünyanın bütün kıyılarına.
Daha söyleyecek
Çok sözüm var çünkü,
Daha yaşanacak nice yaz günü...(114/1.cilt)
*Oğlu olan Deniz'i:
Uzun bir sözcükse ömrüm
Oğlum, son hecesisin sen(514/1.cilt)
*Akdeniz'i:
Ben Akdeniz diyorum ya,
Sen kendi adını ver ona
Ve ilk gülüşün olsun
Mutluluğun yüzgörümlülüğü. (114/1.cilt)
*Türkiye sevgisini:
Ve Türkiye
Her zaman bağımsız kalacaktır! (510/1.cilt)
*Yalnızlığı:
Yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnızdım (173/2.cilt)
*Alkolü:
Alkol. Ve tütün
Ben ölümü bunlarla yendim. (219/2.cilt)
*Ölümü :
Ölümle hayatın arasında bir yer varsa ben oradayım (78/1.cilt)
Ama en çok da ölümü konu alır AhErhan...
"Ben bu kadar yenilgiyi haketmedim" (147/2.cilt) der. Doğru haketmemiştir. Yazdığı şiirleri, acıları, umutları, umutsuzlukları vardı. Şiirleriyle göğüs gerdi yenilgilerine...
Onu artık kim sorar, kim anımsar?
Soluk dergi sayfalarında kalmış birkaç şiiri
Nasılsa bir yerde su eritir, ateş yakar. "(83/1.cilt ) demişti ama o soluk dergilerdeki şiirleri şimdi Burada Gömülüdür, bu portakal ağacının turuncusunun içinde... Hiç değilse bizdedir, bizimledir. Abartılacak(!) ve sonuna kadar abartarak(!) sevecek olan bizde. Herkes anlayamaz o şiirleri bazı yaşanmışlıklar olması lazım...
Ve "Mersin'de doğduğumu nasıl biliyorsam, adım gibi
Biliyorum Ankara'da öleceğimi(480/1.cilt) diyen Ahmet Erhan 4 ağustosta 55 yaşındayken gırtlak kanserinden Ankara'da ölerek, Ankara Karşıyaka mezarlığına gömülmüştür...
" Göreceksen şimdi gör beni
Çünkü tabutlar ışık geçirmez" (366/2.cilt) gördük seni ama çok geç kalmıştık...
"Ateş yakar, su boğardı, geç anladım.
...
Soğuk üşütür, bıçak kanatırdı." (152/2.cilt)
Her güzel gibi senin de değerini geç anladık...
Değerini bilen okurların okuması dileğiyle...