İncecik kitaplarıyla adından söz ettiren Stefan Zweig'ın en bilinen uzun öykü eserlerinden biri olan Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, uzun ismi, değişik kapağı ve az sayfada çok şey anlatmasıyla ilgi çeken kitaplardan birisi. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ile benzerlikler taşıdığını düşünmüştüm ve yanılmadığımı görmek iyi oldu, iki kitapta da bir kadının bir erkekle olan ilişkisi mevcut. Adından anlaşılacağı üzere sadece bir günlük bir olayı anlatan kitap oldukça güzel kişilik analizleri içeriyor. Yazarın alışılmış güzel betimlemeleri burada kendini gösteriyor ve basit olayları farklı açıdan görmemizi sağlıyor. Dil ve anlatım olarak zor bir tarzı seçmeyen yazar, oldukça duygusal bir yol izleyerek bize psikolojiyi hissettiriyor. Hikayede Mrs. C. adlı bir İngiliz kadının Monte Carlo'da tanıştığı bir kumarbazla olan tek günlük macerasını okuyoruz. Dul bir kadın olan Mrs. C. esasında gönül eğlendirmek isteyen biri değildir, sadece kumarda kaybetmekten bittiğini gören bir Polonyalıya yardım elini uzatmak ister. Aslında bu hikayeyi başka bir kadına anlatması şeklinde okuyoruz biz. Fransız genç bir adamla olgun bir kadın tanıştıktan kısa bir süre sonra otelden birlikte kaçınca, Mrs. C. bu olaya istinaden yaşadığı bu bir günlük anısını anlatıyor bizlere. Sadece 24 saatlik bir sürecin insan hayatını etkileyebildiği gerçeği okuduğumuz. Dostoyevski'den Kumarbaz okuyanlar kumar tutkusunun ne olduğunu iyi bilirler, ben de okudum. Burada belki ondan esinlenerek veya gönderme yapılarak anlatılan bir kumarbazlık var. Bırakırsın olur biter diye düşündüğümüz şey aslında öyle basit değil, nasıl işliyorsa insanın içine ucunda ölüm de olsa kurtuluş aşırı zor. Okurken bazen o ışıltılı ve geniş casinolar, şık giyimli ve kibar krupiyeler, kaybetme korkusunu yaşayan çulsuzlar gözümde canlandı. Bir kadının bir erkekle olan ilişkisinden ziyade bir insanın kendi hayatına yön vermenin elinde olduğunu anlamamızı istemiş sanki kitap. Batman'in bir çizgi romanı vardır, Joker'in geçmişini anlatan ve karakterinin zirve yaptığı çok meşhur Killing Joke adında; orada sadece kötü bir günün insanı delirtmeye yeteceği söylenir. Çok bağlantılı değil ama sadece kötü bir anı bile insanın hayatında büyük etkiler bırakabilir benzetme yapacak olursak. Nasıl ilişki kurdum bilmiyorum ama bir gün deyip geçmemek gerektiğini vurguluyor eser bize. Genel olarak tatmin oldum ve beğendim diyebilirim. Belki daha fazlası anlatılabilirmiş diye düşündüm ara sıra. Psikolojik tahlilleri başarılı olan Zweig, orta yaş sendromu yaşayan bir kadını bize oldukça güzel benimsetmiş. Lütfen rica ediyorum kitabın kapağını yüzünüzün yarısına koyup fotoğraf çektirmeyin, öyle sevimli değil itici görünüyorsunuz. Kapağın tasarımcısı öyle yapanları gördüyse duvarlara kafasını vurmuştur herhalde. Neyse kitapla şaka olmaz, güzel bir eser ve tavsiye ediyorum.