··
919 görüntüleme
Kitabı okurken benim de aklımdan benzer düşünceler geçmişti. Zaten ilk bulaşmaya kadar olan mektuplarla sonrakiler arasında belli belirsiz bir fark var. Kafka gibi kendi duvarları içinde yoğun bir şekilde yaşayan birinin böyle bir aşk hissi içine girmiş olması onun tabiatına aykırı geliyor bana... Kafka o ilişkiyi yazı yazmak, Milena ise Kafka’nın yazdıklarını okumak için kullanmış bana kalırsa:)
Ellerinize sağlık Sezen Hanım, çok samimi bir inceleme olmuş...
Çok teşekkür ederim Necip Bey. Sizden bunları duymak beni onore etti. Değerli zamanınızı ayırıp, okuduğunuz için ben teşekkür ederim. :)
3 sonraki yanıtı göster
Çok fazla yazar vardır. Çok fazla resim yapabilen kişi, doktor, aktör, çiftçi. Fakat pek azı sanatçıdır. Yazma eylemini yapabilenden ziyade kendisi bir varoluş sanatçısıdır. Ve zannımca sanatçı biraz da delidir. Ki bilimsel bir araştırma söz konusu da olmuştu diye hatırlıyorum. Deli olan kişiyi normlarla ölçmek ise normal işidir... İncelemeniz için teşekkürler.
Söylediklerinize aynen katılıyorum. Ben teşekkür ederim. :)
merhaba.ben lise yıllarında iken çok severek okumuştum ya.milena dan aşk dilenişi,sevgisini kazanmak için yalvarışı çok tatlıştı.teşekkürler inceleme güzel.
Selam Nermin. :)
Evet ben de severek okudum. Kafka'yı bu kitapla sevdim diyebilirim. Güzel yorumunun için teşekkür ederim.
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Şunu şuraya bırakayım. #30424056
Bu dünya aşk ile dönüyor. Aşkın önünde diz çökmeyen yoktur, manasına mı geliyor?
Duygu denen şey, sadece kaybeden tarafta bulunan kimyasal bir kusurdur. Her zaman aşkın, tehlikeli bir dezavantaj olduğunu varsaymışımdır. (Sherlock Holmes) Çorbanız çok iyiydi, ama baharatı fazla kaçmış.
Demek çorbayı iyi yapamamışım. Neyse, ben sarmamla övünmeye devam edeyim. ;))
Teşekkürler yorumun için. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.