- Bakmadan ve seni dinlemeden önce, söyle bana Séraphitus, niçin beni reddediyorsun? Hoşuna gitmeyen bir şey mi yaptım? Nasıl? Söyle. Kendime ait hiçbir şeyim olmasın isterdim. Dünyevi servetimin senin olmasını isterdim, kalbimin zenginliklerinin zaten senin olduğu gibi. Işık bana yalnız senin gözlerinden gelsin, düşüncemin de senin düşüncenden türediği gibi. O zaman senin ruhunun yansımalarını, senin kalbinin sözlerini, senin gününün ışığını böyle sana geri gönderirken seni incitmiş olmaktan korkmazdım, tıpkı Tanrı’nın ruhlarımızı beslediği tefekkürleri ona geri gönderdiğimiz gibi. Bütünümle sen olmak isterdim!
- Peki öyleyse, Minna, dinmeyen bir arzu geleceğin bize verdiği bir sözdür. Umut et! Ama saf olmak istersen bu dünyaya ait duygulara daima kadir-i mutlak Yaratan fıkrini de karıştır; o zaman bütün yaratıkları seveceksin, kalbin de çok yükseklere çıkacak!