Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

832 syf.
9/10 puan verdi
·
8 günde okudu
800 küsur sayfalık bir kitap, dört saatlik bir film ve biraz araştırma sonrası biraz uzun bir inceleme olabilir… Fakat ondan önce etkinliği düzenlediği ve o güzel, etkileyici ve ilgi çekici etkinlik yazısıyla hiç aklımda yokken etkinliğe katılmamı ve bu güzel kitapla tanışmamı sağladığı için sevgili https://1000kitap.com/Zerdali 'ya çok teşekkür ediyorum. Tuğla gibi kitapların, okuyanı içine hapsetme gibi bir özellikleri oluyor. Ne kadar göz korkutsa da kendinizi kaptırdığınızda, kitaptan kafanızı kaldırdığınızda ‘ben neredeyim?’ moduna giriyorsunuz resmen… Bittikten sonra da karakterleri kafanızda yaşatmaya devam ediyorsunuz… Kitap bitse de bitiremiyorsunuz… Kitap aslında genel olarak Amerikan İç Savaşı’yla birlikte gelen ve rüzgar gibi geçen toplumsal değişimi Scarlett karakteri üzerinden okuyucuya aktarıyor. Amerikan İç Savaşı genel olarak, köleliğin kaldırılmasından duyduğu endişeyle bağımsızlığını ilan eden 11 Güney eyaletinin, Kuzey eyaletleriyle olan çatışması. Yalnız burada Kuzey eyaletlerinin köleliği kaldırması öyle çok da insan hakları ve eşitlikten kaynaklanmıyor. Asıl amaç fabrikalarda çalışacak işçi ihtiyacını karşılamak. Zaten 1860’larda Kuzey’in zaferiyle sonuçlanan savaştan sonra siyahilerin sosyal konumuna bakarsak, köleliğin ne kadar kalktığını(!) daha rahat anlamış oluruz. Hatta tam yeri gelmişken; 1939’da aynı isimle çekilen kitabın filminin galasına, filmde rol alan siyahilerin alınmadığını da söylemiş olayım… Ama bunun yanında ironik olarak ilk kez bir siyahi kadın bu filmle Oscar Ödülü’nü kazanmış. Kitabın içeriğine dönersem… Okurken çoğu zaman çıldırdığım ve Scarlett’in bencilliği, vurdumduymazlığı, açgözlülüğü ve Ashley karakteri karşısındaki salaklığı karşısında saçını başını yolmak istediğim doğrudur. Aynı zamanda yaşadıkları karşısında dik duruşuna, azmine, toplumsal baskılara boyun eğmeyişine ve hayatın zorluklarına karşı bitmek bilmeyen inadına saygı duyduğum da… Yazarın Scarlett karakterini yazarken akıl sağlığını nasıl koruyabilmiş olduğunu hala anlamış değilim… Rüzgar Gibi Geçti genel olarak bir aşk kitabı olarak gösteriliyor… Buna ne kadar katılacağım bilmiyorum. Çünkü okur, yazardan inatla bir aşk beklerken(kitap kapağı, konusu ve reklamlardan dolayı); yazar bunu inatla vermiyor… (yine de Rhett Butler’ın olduğu yerleri ayrı bir keyifle okuduğumu inkar edemeyeceğim :) ) Yazar genel olarak birbirine benzeyen insanların birlikte daha mutlu olacağı fikrini sorguluyor kitapta. Bunun yanında o dönemin toplumsal yapısını iyice yediriyor okura. Kadınların toplumdaki yerini sadece ‘bir erkekle evlenerek’ belirleyebildiği bir toplum… Bir kadının ancak evlendiği adamın ‘sıfatları’ kadar var olduğu bir toplum. Scarlett ise bu toplumda deyim yerindeyse tam bir makyavelist tutum sergiliyor. Ahlak, doğruluk, dürüstlük, öz saygı, sadakat… Bunların hepsi istediği şeyin önünde bir engel oluyor sadece. Amacına ulaşmak adına her şey mübah onun için. Farklı bir karakter Scarlett… Bazen anlayamıyorsunuz… Sonra anlasanız da hak veremiyorsunuz… Kimi zaman hak veriyorsunuz ama iş işten geçmiş oluyor. Ama en sonunda kitap bittiğinde üzülüyorsunuz onun için. Belki de kaybettiklerinin hüznüyle sırtını sıvazlamak istiyorsunuz… Tam o sırada onun yine kendi ayakları üzerinde duracak gücü bulduğunu görüp saygıyla kenara çekiliyorsunuz… Bunun yanında biraz da kitabın savaş hakkındaki düşüncelerinden de bahsetmek istiyorum. Mitchell genel olarak bir savaşta kazanan olamayacağından bahsediyor. Sözde savaş kazanılsa bile eski günlerin kaybedildiğinden bahsediyor… Çünkü savaş değiştiriyor. Kazanılsa da, kaybedilse de; insanlar değişiyor. Koskoca bir toplum değişiyor. Ve sonuçta bir şeyler hep kaybedilmiş oluyor. Bir çoğu da geri gelmiyor. Ardından iki savaşa inanmayan karakter üzerinden savaşı sorguluyor. Biri savaşa inanmadığı halde savaşarak canını vermeye hazır. Diğeri ise savaşa inanmadığından, savaş üzerinden her türlü çıkarı sağlamaya meyilli…. “İnanmadığın bir şey için savaşmak büyük cesaret ister” diyor bir yerde Mitchell. Fakat aynı zamanda bunun toplumsal baskıdan kaynaklanan bir korkaklık olup olmadığını da sorguluyor. Kaybedilen bir savaşta, ölen insanların arasında bir savaşın doğrusunun yanlışının olmayacağını gösteriyor bir yerde. Savaşın kimi ne halde yakalayacağının belli olmadığını… Bir yerden sonra savaşın bir seçim değil zorunluluk olduğunu, her savaşın cephede olmadığını, her savaşın düşmanının insan olmadığını gösteriyor. Kimi zaman açlık oluyor bu düşman, kimi zaman parasızlık, kimi zaman yalnızlık… Asıl savaşın, savaş bittikten sonra gelen değişime karşı olduğunu okuyoruz birkaç yüz sayfa. Bunun yanında değişim denen şeyin devlet büyüklerinin verdiği bir kararla olmadığını da… Bu kitaba daha birçok farklı bakış açısından çok farklı şekillerde yaklaşılabileceğini düşünüyorum. Mesela bunları yazarken aklıma kitaptaki ana karakterlerden olan Melanie ve Scarlett’in tamamen zıt kişiliklerde olmalarına rağmen çok farklı şekillerde bulundukları toplum yapısının dışına çıkışları geliyor, buna rağmen yine de dost olabilecekleri… Bunun yanında benim doğru düzgün bahsedemediğim siyahilere olan bakış açısı… Savaş sonrası siyasi karışıklık...vs.vs... Diyorum ya ‘Rüzgar gibi geçen’ koca bir dönem… Dopdolu bir kitap. Kimi zaman güldüren, ağlatan, sinirlendiren, tırnak kemirten… İncelemenin sonlarına gelirken kitabın filmini de izleminizi tavsiye ederim naçizane. Ben eski filmleri çok izleyememe rağmen çok beğendim. Tabii ki kitaptan farklı olarak işlenmiş olaylar var ama bütünlüğü bozmamış. Dönemine göre çok kaliteli çekilmiş hatta çekildiği zamanda o zamana kadar çekilen üçüncü en yüksek bütçeli filmmiş. Yanlış hatırlamıyorsam 8 tane de Oscar almış. Bir de sanırım sonradan renklendirilmiş. Kitabı okuduktan sonra üzerine şöyle bir cila çektim anlayacağınız :)) Ve son olarak yazarın kitabı bitirişindeki o inanılmaz 'nasıl ya' hissinden dolayı, bir başka yazar Scarlett adında bir kitapla okurdaki bu hissi almaya çalışmış. Tabii ki bir kitabı kimse yazarı gibi yazamaz, karakterlerini onun gibi anlayamaz ya da yorumlayamaz... Goodreads'te de zaten pek teşvik edici yorumlar yok. Ancak kitap bittikten sonra yine de yana yakıla kitabı aradığım doğrudur. Ben orijinal dilinde e-kitabını buldum. Merak eden olursa diye aşağıya ekliyorum. vk.com/wall-31016078?q... Uzun bir kitaba uzun bir inceleme oldu :)) Umarım kitabı okuduğunuzda siz de seversiniz :)) İyi okumalar :))
Rüzgar Gibi Geçti
Rüzgar Gibi GeçtiMargaret Mitchell · Artemis Yayıncılık · 20201,997 okunma
··
200 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Necip G. okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş İclal hanım. Dışarıdan birine sorsanız dünyanın en tanınmış aşk kitaplarından biri der RGG için:) Doktor Jivago’da da aynı durum vardı. Salt aşk kitabı gibi pazarlandı yıllarca. Zaten pek çok açıdan iki kitabı çok benzetiyorum. İki kitabın da filmleri, tanınırlık açısından kitapların önündedir. İkisi de kendi dönemini ve toplumsal yaşamı çok başarılı bir şekilde yansıtır. Yine de şu bir gerçek ki, RGG gibi eserlerin kendine ait ayrı cool bir havası var. Mesela bugün o tip bir eser yazılamaz. O derinliğin, detaycılığın ve her dönem kendini okutabilen (izletebilen) o atmosferin bugün pek karşılık bulacağını sanmıyorum. Bu eseri ben ilk annemden duymuştum çok küçükken. Bizim anne-babalarımızın hayatına dokunan bir eseri bugün biz de konuşabiliyoruz. Hatta üzerine etkinlik düzenliyoruz:) Bu da kitabın değerine ayeı bir değer katıyor bence... Emeklerinize sağlık...
2 önceki yanıtı göster
İclâl okurunun profil resmi
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim Necip bey :)) Gerçekten zamana meydan okuyan eserler olarak benzerlerine şu sıralar pek rastlanmıyor. Kült olmanın hakkını veriyorlar sanırım zamana karşı... Doktor Jivago'yu henüz okumadım ama sitedeki etkinlikten hatırlıyorum... Semih bey ve sizin yorumlarınızla birlikte daha bir merak ettim, kitaba karşı büyük bir okuma isteği oluştu :)) Onu da yakın zamanda edinirim muhtemelen. Şu sıralar kendimi başka dönemlerde kaybedesim var çünkü :) İncelemeyi beğenmenize çok sevindim. Sizde yaptığı çağrışımlar adına da ayrı mutlu oldum :) Çok teşekkürler :)
Nesrin A. okurunun profil resmi
Gerçekten de bu ne hız, insan böyle uzun soluklu kitap okuduğunda üstüne konuşmak ve devamı varmış gibi davranmak istiyor değil mi :) Ben yarısındayım, yegane isteğim olan başrolün psikolojisini biraz olsun anlayıp hak verme amacına ulaşamadım henüz, üzülemiyorsun bile Scarlett'e. Sadece cinsimizin efendi adam yerine serseri tercih etme eğilimi üzerine Rhett Butler'lı yerleri ben de keyifle okuyorum :) Çok detaylı ve güzel yazmışsınız, keyifle okudum.
İclâl okurunun profil resmi
Scarlett'e üzülmek zor iş gerçekten... Kitabın son iki yüz sayfasındayken bile kafasını duvarlara vurmak istiyordum ben. Kitabın okurken sesli sesli hakaretler de ettim kendisine. Hatta Rhett karakterini sevdikçe ondan daha çok nefret ettim... Ama son sayfayı kapattığımda istemsiz bir hüzün doldu içime. Öyle hatırlıyorum artık Scarlett'i. Daha bir çok şey söylemek istiyorum da hepsi spoiler olacak :)) Sizin kitap bittikten sonraki düşüncelerinizi merakla bekliyorum :)) Çok teşekkür ederim yorumunuz için :))
6 sonraki yanıtı göster
Rahime okurunun profil resmi
OMG! 😱 Ben daha 100. Sayfadayım ve siz hem kitabı hem filmi hatmedip bir de üstüne inceleme yazmışsınız. Vallahi bravo. :) Bu ay ben kağnı modunda takılıyorum, inşallah etkinlik bitmeden kitabı okuyabilirim. :) Elinize sağlık Sevgili Lalcivert. Daha ne olsun dedirten türden bir inceleme olmuş. :)
İclâl okurunun profil resmi
😄😄😄 Sağ olun ben biraz hızlı bir giriş yaptım sanırım etkinliğe 😅. Kitap kendini belli bir sayfadan sonra açıyor. Oradan sonra da akıp gidiyor. İlk sayfaları ben de sonlara nazaran çok daha yavaş okudum. Bence siz de ilerledikçe daha çok keyif alacaksınız. Çok teşekkür ederim yorumunuz için 😊😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.