Bin yıldır saydam yüzümüzde ölümü seyrediyoruz. Kımıltısız günler geçiyor bu sonsuz cam kovuklarda. Bembeyaz gelinlikler gibiyiz. Bembeyaz kefenler gibi. Çevremizde ince bir halka, zaman zaman ışıltısı göz alan ince çizgiler, altın sansı gelin telleri. Kaç kuşak sahip çıktı bize. Kaç kez büyük aynalı ceviz Vitrinler, camekânlar ( kaç yurtluk) değiştirdik. Ama hiç kullanılmadık, hiç el değmedi bize. (Hiç yaşamadık) Ne bir çorbanın sıcaklığını duydu mermer tenimiz; ne de bir tatlının şerbetli lezzetini. Öylece durduk. Sonsuza bırakılmış bir çeyizdik biz. En uzun yolculuğa çıktık, yola çıktığımız yere bırakılarak.