Gönderi

SOLJENİTSİN #1
1.       Nobelden Sonra 1970 yılında Nobel Edebiyat Ödülü Aleksandr Soljenitsin’e verildi. Nobel kazanmasında başlıca rolü oynayan temel eseri, Kanser Koğuşu adını taşıyordu. 1958 yılında da bir diğer Sovyet yazarı Boris Pasternak, Nobel Edebiyat ödülünü kazanmıştı. Temel ve en çok tanınan eseri Dr. Jivago idi. ödül kazanan iki yazarın belli bir çizgiye kadar kaderleri aynıydı: İkisi de ödül almaya gidememişlerdi. (1933 yılında Nobel Edebiyat Ödülü, yine bir Sovyet yazarına verilmişti: İvan Bunin. Ne ki, onun da kaderi aynıydı. Eseri, Sovyet Rusya’da bastırılmıyor, rejim aleyhtarı olarak suçlanıyordu) Burjuva ölçüleri içindeki değerlendirmelere, rejimin prim vermesi düşünülemezdi. Ayrıca burjuva değerlendirmecilerin takdirini kazanan eserlerden Rusya’da yaşayan halkların da haberdar edilmesine gerek yoktu. Dünyanın öteki bölümü eserler üzerinde konuşurken; eserlerin baskısına müsaade edilmeyen Sovyet Rusya’da her şeyin yerli yerinde olduğu; hiç bir şeyin, hiç bir arızanın olmadığı ve rejimin sağlığı üzerinde hiç bir şüpheye düşülmemesine ilişkin faaliyetler sürüyordu. Ancak, Soljenitsin’in çizgisi daha sonra Pasternak’tan farklılık göstermeye başladı. Soljenitsin, yazarlığının yanı sıra yaşanan dünya, batı doğu ve insanlık gibi konularda felsefî siyasî yorumlar getirerek kendini duyurmaya başladı. Pasternak, duyarlılığıyla tanınan bir yazardı. Stalın döneminde eserlerini gizlemiş, her şeyi reddeden Sovyet sansürüne göndermekten çekinmişti. Bu noktada Soljenitsin başka bir özellikle ortaya çıkıyordu. Kendi ülkesinin beğenmediği iç şartlarını ve dış politikasını yoğun sansür bulutlarıyla çevrildiği bir ortamda eleştirmesiyle… Bu eleştirinin muhtemel sonuçlarına katlanmasıyla. Yani hayatıyla. Soljenitsin, şimdi Batı’da bulunmaktadır. Kamuoyunun uzun süreden beri devamlı ilgisini toplamaktadır. Denilebilir ki, kolay zevklerin, sürekli bir değişim arayan dengesiz alışkanlıkların içindeki Batı kamuoyunu uzun bir süredir meşgul eden ünlü romancı, —sırf bu sebeple bile— bir olayın kahramanıdır; incelenmeye değerdir. Batı’yı, Batı’ya has şartlar içinde analizleyen ve yine bu şartlar içinde birtakım sonuçlara varan Soljenitsin’in, Batı kamuoyunu derinden etkileyen açıklamalarından en önemlisi sunulurken, —inceleme anIamında değilse bile— en azından Soljenitsin’in dünyasının kapısını aralamak gerekiyordu. Bu da, yazarın ömrünü geçirdiği Sovyetler Birliği’ndeki hayatın kapısını aralamakla eş anlamlıydı.
··
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.