Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İşte şu hikâyemizin kahramanı konsolosuktan emekli Vildan Bey'in Avrupa'da mektep medrese görmüş kızı, "kusuruma bamya!" diyebiliyor, ardından da bir kahkaha savurabiliyordu. Sonra eve dönmek üzere vapura bindiği zaman kendi kendisinden iğreniyor, attığı kahkahaların ve kusuruma bamyaların intikamını yine kendi kendisinden oldukça romantik bir tarzda çıkarıyordu. Neden ağlıyordu sanki? İstiyordu ki bütün bu zahiri kayıtsızlığının, hafifmeşrep, bayağı lakırdılarının altındaki Nevin Hanım'ı keşfetsinler. Ama kimse kimsenin aslını, kafatası içinin meselesini anlamak için uğraşmıyordu. Uğraşamazdı: Çünkü hiçbir mesele, kadın erkek oturulup sanatkâr veya âlim; üniversiteli veya profesör münakaşa edilecek bir hal çaresi değil elbet, ama bir fikir alışverişi haline getirilemiyordu. Ne böyle bir gazete, ne böyle bir haftalık, ne de kadınların ve erkeklerin insanca buluşabileceği bir kahve vardı İstanbul'da. Böyle bir yer kokusunu aldılar mı züppeler, kıskançlar, sözde sanatçılar üşüşüveriyorlardı.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.