Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

244 syf.
10/10 puan verdi
“Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar rüyalarımıza melekler uğrardı Kapımızdan yoğurtçu bahçemizden ishakkuşu kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.. kışın bir sobamız olurdu sobanın yanında kedimiz kedinin önünde yün yumağı bir hayat bilgisi fotoğrafı gibiydik.. Konya tahıl ambarı Mersin muz cennetiydi Taksim'den Fatih'e troleybus kalkar Şişhane’de mutlak raydan çıkardı. Vallahi hayat zor fakat çok matraktı.. Geceleri bekçimiz gündüzleri sütçümüz bizim kadar zayıf da olsa nohuta makarnaya alışmış da olsa Sarman adında bir kedimiz ceplerimizde kırık misketlerimiz çamur bulaşığı ellerimiz ve gülümseyen bir yüzümüz göstermekten utanmayacağımız bir içimiz bir araya gelerek çektirebilecegimiz bir aile fotoğrafımız vardı..” İbrahim Sadri’nin bu şiirinde çocukluğundan izlere rastlamayan azdır sanırım. Çocukluk her zaman güzel anılarla yad edilen hayatın hiç bir zorluğunun henüz yaşanmadığı acılardan habersiz geçirilen bir dönem olarak lanse edilir genellikle. Oysa yetişkin olup değer yargılarımıza göz attığımızda bunu şekillendiren olarak çocukluk döneminin azımsanmayacak kadar büyük etkilerinin olduğunu görebiliriz. Çocukluğumuzdaki olaylar bilinçaltımızın dehlizlerinde yer etmiş ve ileriki dönemlerde onların etkisini göreceğimiz önemli yaşantılardan oluşur aslında. Çocukluk denilen dönem nasıl harikalar diyarında geçmiyorsa çocuk diye adlandırdıklarımız da mutluluktan havada uçan her zaman mutlu şen şakrak kişiler değildir. Yaşımız ilerlediğinde ise bu gerçeği genellikle unutur onların da en az bir yetişkin kadar üzüntü duyabileceğini acılarının da en az bir yetişkin kadar ağlamaya değer sebepler barındırabileceğini düşünmeyiz. Pal Sokağı çocuklarında da zamanla unuttuğumuz bu gerçekler hatırlatılıyor. Nemecsek Boka Feri Ats ve diğerlerinin gözünden bir zamanlar küçük olduğumuz ancak öfkelerimizin ve mücadelelerimizin hiç de küçük olmadığı günlere dönüyoruz. Pal Sokağı çocuklarının heyecanını bu kadar derinden hissedebilmem de doksanlı yıllara ucundan kıyısından da olsa yetişen biri olarak kalabalıklar halinde sokakta oynayarak büyüyen son nesilden olmam belki de. Her ne kadar merkezde cadde üzerindeki bir apartmanda otursak da teknolojiden henüz nasibini almamış çocuklar olarak sokaktan eve girmez, mesken tuttuğumuz anadolu lisesinin bahçesinde türlü maceralar peşinde koşardık. İlkokul zamanlarımıza rastlayan o dönemlerde favori bir oyunumuz vardı, savaş oyunu. Savaş oyununun sona ermesi bazen haftaları bulurdu. Üyelerinin hiçbir zaman değişmediği iki takım ve onları yöneten başkanlardan oluşan ve düşmanları(?!?) esir etme amacına dayanan nefret damarlarımızı kabartan bir oyundu bu.. Oyun aynı anda grubun kaçıp saklanmasıyla başlar her grup rakip takımın üyelerini ele geçirinceye kadar devam ederdi.. Bizim her ne kadar Pal Sokağı çocukları gibi uğruna savaştığımız arsamız olmasa da en az onlar kadar birbirimize reva gördüğümüz cezalar vardı. Yakalanmama uğruna girdiğimiz inşaatları hatırlayınca ister istemez aklıma gelenler; kollarımızı sürttüğümüz, dizlerimizi yüzdürdüğümüz kaza anları ve yalamak(?!?) suretiyle kanamayı durdurma çabamızın doğal sonucu olarak, düşününce hala ağzıma gelen kan tadı, yakalanmaya ramak kala duyduğumuz heyecan ve bunun sonucunda düşman tarafından kömürlüğe tıkılma korkusu.. Başka alternatiflerse değnek cezası, ellere ip bağlayıp sürüyerek dolaştırma gibi seçeneklerdi.Diğer oyunlarda kardeş gibi olan bizler savaş oyunu sözkonusu olduğunda kendimizden geçer sözde düşmanımıza ’işkence’ ederek bas bas bağırtmaktan zevk alırdık. Bunlar Pal Sokağı’nın bana hatırlattığı ve tekrar tekrar yaşattığı anılardan bir kısmı.. Bir çocuğun da kendi değerleri olabileceğini ve hatta bunlar uğruna mücadele ederek neleri feda edebileceğini yüzyıl öncesinden sade bir dille aktarmış bize sevgili yazar.Aynı zamanda çocukların kendileri yarattığı bu değerler uğruna nasıl bir savaş verebileceğini, hiyerarşinin intikam duygusunun sadece yetişkinlerin dünyasına özgü olgular olmadığını uygun ortam hazırlandığında onların da ne kadar acımasız olabileceğini hatırlamış oluyoruz.
Pal Sokağı Çocukları
Pal Sokağı ÇocuklarıFerenc Molnar · Yapı Kredi Yayınları · 201924,5bin okunma
··
412 görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Nemecsekler'i üzmeyelim.İncelemeniz sayesinde kitabı tekrar okumuş gibi oldum elinize sağlık.
Scout Finch okurunun profil resmi
Nemecsek bir tane.. Teşekkür ederim güzel yorumunuz için:)
Öcü Radley okurunun profil resmi
"...çocukluk denen şey sanki pasta hamurundan yapılmış enfes bir şeymiş gibi davranıyordu. " Uçan Sınıf kitabının önsözünden... Emeğine sağlık dostum;)
Scout Finch okurunun profil resmi
En sevdiğim alıntılarından. Uçan Sınıf’ın da yeri ayrı:) Beğenmene sevindim bu arada;)
Nisa Dede okurunun profil resmi
Ben de benzer duygularla okumış ve çok sevmiştim bu kitabı ne güzel anlatmışsınız
Scout Finch okurunun profil resmi
Aynı duyguları yaşamak güzel:) teşekkür ederim.
2 sonraki yanıtı göster
Gamze Ö. okurunun profil resmi
Şiire gözüm takıldı, ben bunu bir yerden hatırlıyorum dedim ve okumaya başladım. Elinize sağlık, hem unuttuğum bir şiiri hatırlattınız hem de okuyacak bir kitabım daha oldu. Ben böyle incelemeleri seviyorum ya, teknik meknik değil okuyanın kendisinden bir şeyler kattığı, anılarına da yer verdiği insani yönü dolu dolu bir yazmışsınız. Teşekkürler..
Scout Finch okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim:) Anı kısmını da sıkılmadan okuduğunuzu duymak güzel gerçekten:) ben teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için.
2 sonraki yanıtı göster
Esila okurunun profil resmi
O da her cocuk gibi acıyı tecrube ederek olgunlasacak sözünü hatırlattı
Scout Finch okurunun profil resmi
Kesinlikle öyle. Çocuklar da acılarla olgunlaşıyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.