Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

222 syf.
10/10 puan verdi
Nedir kabahatin Sabahattin?
YUSUF'U TANIMAK! Benim adım Yusuf. Aydın'ın Kuyucak ilçesinde doğdum. Mevsimler sonbaharı gösteriyordu yanlış hatırlamıyor isem. Bir gün var ki hayatımın ilk karanlık günüdür. Ruhumu aydınlatmayı başaramamamın başrolünde o gün yatar. O gün eşkiyalar sadece anamı babamı değil, şu hayatın bana özgür kıldığı tek şeyi de çaldılar. 3 jandarma ve kaymakam geldi, baktılar yabancı ama acıanası hikayeme. Kan gövdeyi çoktan kaplamıştı, ıssız ve sessiz oturmuş ölümü kabullenme çabasında idim. Ölüm benim için gelmemişti ama beni de es geçmemişti. Nefes alan bir suret beni ne kadar yaşanılır kılardı bilmem. Küçüğüm işte 6 yaşındayım. Hikayemin 6 yıl önce başladığını sanıyordum, benim hikayem asıl şimdi başladı. Çekip götürdüler kolumdan beni. Ne istediğimden de emin değildim. Başımı okşayan elleri eşkiyaların elinden ayıran neydi? Başıma ellerini uzatan jandarmalardan benim hikayemi ayıran neydi? Bilemiyorum, dedim ya 6 yaşındaydım. Düşünmekten çok acı çekmeye programlamıştım kendimi. Ağlamayı bile beceremediğim gerçeği yüreğimi apayrı dağlıyordu. ''Kadersiz'' derler ya hah kaderim yoktu benim. Acıların çevrelediği, kanların ayağımın ucuna değdiği, ellerimi başımdan kaldıramadığım, acınası bir zavallıydım. Yatakta kanlar içinde ruhunu teslim etmiş iki zavallının çocuğu değildim artık. Yusuf olmasına Yusuf'tum. Zavallı Yusuf! besleme Yusuf! (Kitabın girişiyle alakalı içimden geçenler) ''Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek... Nihayet bütün bunları sisli bir havadaki ağaçlar gibi belli belirsiz, karışık bir şekilde hissetmek... Bu, uzun zaman dayanılır şeylerden değildi.'' *Kalbinden nefes alan biridir Yusuf. Sevdiği, değer verdiği şeyleri savunmak adına dünyayı yıkıp / yakabileceğini hisseden, ancak çarelerin sonuçla bir türlü buluşamamasından müzdarip. Yazgısıyla savaşıp gözle görülür bir dönüşümü başarmanın mucizesini aradı kendince. Bir hiç olarak bellediği hayata mucizevi bir dokunuş gerekiyordu. Bir umuttu sevmek, mucizelere inanmıştı Yusuf sevgisine istinaden. Değiştirilemeyen, dönüştürülemeyen bir dünyanın, doyumun hep ertelendiği mevcut dünyanın yazgısı Yusuf'un kaderiyle eşdeğer olmak zorunda kalıyordu. Değişmemiş ve doyuma ulaşılmayacak bir dünyanın yok oluşa sürüklendiği gerçeğiyle karşı karşıyayız bu eserde. Sabahattin Ali'yi anlayamamak, tanıyamamak! 1937 yılında basılan bu roman, Sabahattin Ali'nin yarısı tutuklanmalar ve kaçmakla geçen hayatında yine bir tutukluluk ertesi yazdığı bir eseridir. 1933 yılında bir şiirde Atatürk'e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanmış ertesi yıl af ile dışarı çıkmıştır. 1934 yılında ise yine Atatürk'ü öven bir şiir yazmıştır. Bu kimilerine göre geri vites olarak adlandırılsa da yakın çevreleri yaşamının sona ermesinden sonra bile Sabahattin Ali'nin Atatürk'ü çok sevdiğini söyler. Hep derim diyorum sosyalist / hümanist bir adamı koskoca bir ülke sığdıramamış, her seferinde sindirmeye çalışmış. Bu adamı ne sağcılar ne de solcular sevdi. Oysa ülkesine olan bağlılığı yüzünden Almanya'daki okulundan kovulmuştu. Nasıl mı? Pek nitelikli bir geçmişleri olmayan Hüseyin Nihal Atsız'a 1930 yılında anlatmıştır bunu: "Okuduğu mektepte bir gün Alman talebelerden biri 'bu parazit Türkleri buradan kovmalı' demiş. Sabahattin Ali hemen yerinden fırlamış: 'Biz sizin hükümetinize hükümetimiz tarafından verilen para ile okuyoruz. Parazit değiliz. Sözünü geri al' demiş. Talebe sözünü geri almayınca tokadı indirmiş. Alman hükümeti de böyle talebe istemediğini söyleyerek onu geri yollamış." Şimdi diyen olacak ee ne olmuş bir tokat atmışsa? Sabahattin Ali, bence bunun sonuçlarını bile bile attı bu tokadı. Ülkesi kendine bu kadar yabancı, bu kadar düşman iken o hep kalbinin bir köşesinde sevdi Türkiye'sini. Vatan sevgisi ayrıdır çünkü. Sadece Nihal Atsızlar, Nazım Hikmetler, Ali Ertekin (!)'ler sevmedi bu ülkeyi. Karış karış hapishanelerini, topraklarını gezen Sabahattin Ali'de sevdi. Hem de çok güzel sevdi. Eserlerini okuyanlar da bunu çok rahatlıkla idrak edebilir. Hüseyin Nihal Atsız ile yaşadığı tartışmaların temelinde de yine yazdığı eserler yatar. Fikirler insanların hoşuna gider gitmez bunu anlarım ancak fikirler üzerinden çatışmak işte buna karşıyım. Sürekli izlenen ve yeniden hapse tıkılmak için türlü türlü bahaneler ile kovaladıklarından ülkeden kaçmak isteyen Sabahattin Ali'yi 2 Nisan 1948’de katlettiler. Arkadaşı Naci'ye yazdığı şiirde şunları söylemişti: Kardeşim Naci beni Kovacaklar mektepten Ya kovsalardı seni Ne yapardın acep sen İşte ben karar verdim Bu gece öleceğim Üzülme sen çünkü ben Göklerde gezeceğim. ---İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.--- Bu Yusuf'un içine gizlenmiş Sabahattin Ali suretidir. Çevresindeki insanların onu anlayamayışı, içten içe yalnızlığa götürmüş ancak yazma eyleminden hiçbir surette vazgeçmemiştir. Arkadaşı Nahit hanım'a 24 Kasım 1927 yılında mektubuyla şöyle seslenmiştir. (........) Burası beni muhakkak çıldırtacak. Ne basit muhit Yarabbi... Düşün kardeşim, konuşulacak bir insan bile yok... hepsi alelade, hepsi dümdüz.... Memleketin civarı hep bozkır, gözünün alabildiği kadar çıplak dağlar uzanıyor... yalnız Yozgat'ın tam karşısında bir çam ormanı var... ama o da bu dümdüz araziye yakışmıyor... Adeta kirli bir bakkal önlüğüne yamanmış yeşil bir kadifeye benziyor. (.......) Ahali fesat, dedikoducu. Kendimi yalnız okumaya verdim. Kitap, gazete, mektup okumakla vakit geçiriyorum. (.........) Ah Nahid, yalnızlık asıl böyle kalabalık yerlerde belli oluyor... (......) Kuyucaklı Yusuf eserini bu kadar sevmemin sebebi Sabahattin Ali'ye olan sevgimden ileri geliyor. Çünkü yazar muhakkak surette kaleme aldığı eserde kendinden bir parça bırakmalı ki yazdıklarını hissedebilelim değil mi? Yusuf'un çevresinde ya çok iyi insanlar bulunur ya da tamamiyle kötü insanlar. Zamanla kötü insanlar çevresindeki iyi insanları da kendi safına çeker. Zaten az nüfuslu olan kalbini tamamen yalnızlaştıracaktır bunlar. Yusuf kendi iç dünyasında bir mahkumu canlandırmakta idi. Bununla birlikte evinde, yaşamında oluşan hadiselere karşı ilgisiz olmasa da ilgisiz görünmekte, içindeki yangını bir türlü dışarı çıkaramamakta idi. Bir facia ile başlayan hayat daima facia ile mi biter? Evet! Kadersiz Yusuf için tam anlamıyla bu geçerli oldu. Yalanlarla avunmak yerine gerçeklerle acı çekmeye razı idi. Değiştirilemeyen, dönüştürülemeyen bir dünyanın, doyumun hep ertelendiği mevcut dünyanın yazgısı Yusuf'u yok oluşa sürükledi. Sorunların farkında olmak, onları çözmenin ilk yoludur. Kendimizden kaçmamalıyız, değişimi, dönüşümü hep cepte tutmalı, yaşamımızı şekillendiren karar ve tercihlerde ilk olarak kendimizi dinlemeliyiz. Kendimizden kaçmanın bedeli her zaman ağırdır. Yusuf, Sabahattin Ali bilhassa Kaymakam babanın yaşadıkları hep bundan ileri gelir. Kendimizle yüzleşmek, kendimizin farkına varmak ilk ödevimiz olsun. Yusufların kaderi kimseye uğramasın. youtube.com/watch?v=YnOIKQo...
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021173,6bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
949 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
FatmaYıldız okurunun profil resmi
Sabahattin Ali seven ve severek okuyan birisine yakışır incelikte mükemmel bir inceleme olmuş.Emeğinize kaleminize sağlık...
Homeless okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim:) beğenmeniz mutlu etti.
Bi kübb okurunun profil resmi
Kader Yusuf'lara da güler umarım, çok içten ve güzel bir inceleme olmuş, yüreğinize sağlık :)
Homeless okurunun profil resmi
Umarım çabalarımızla kaderimizi şekillendirebiliriz. Çünkü emek, mücadele bir nevi duadır. Kaderin bize sıcak bakmasına yardımcı olacaktır. :) Teşekkür ederim, burada kalmanız beni mutlu etti.
2 sonraki yanıtı göster
Şerife Karakaya okurunun profil resmi
İlk cümlelerden belliydi incelemenin kalitesi. Emeğine, naif yüreğine sağlık :)
1 önceki yanıtı göster
Homeless okurunun profil resmi
Çok ama çok teşekkür ederim. Nece yazarlar, kitaplar okudum hiçbiri iç dünyama Sabahattin Ali kadar yaklaşamadı. Çok özel bir yazar. Şarkıyı paylaşırken aklımdan geçmedin değil :))
2 sonraki yanıtı göster
Beyza okurunun profil resmi
Sabahattin Ali'ye olan sevgini biliyorum abi, lisedeyken okumuştum iki eserini lakin öyle içselleştirip anlamamıştım o zamanlar. Dolu dolu, içten incelemen için de emeğine, yüreğine sağlık ^_^. Son paragrafın tabiri caizse headshot yaptı adeta. Bence de ilk ödevimiz olsun. Kendimizi fark edebilmek, bilebilmek hayatın en önemli parçası, hakikata erişebilme yolunda. Teşekkür ederimdi. Selam ve sevgiler.
Homeless okurunun profil resmi
Beni anladığın için teşekkür ederim kardeşim. Bu beni mutlu eder :) Sabahattin Ali'yi şimdiki zehir zekanla daha iyi kavrayabileceğini, gözden kaçırıdıklarını fark edeceğini düşünüyorum. Umarım okursun yeniden ve senin güzel incelemelerinden nasipleniriz. Ben de teşekkür ederimdiii. Selamlar, naif insan.
2 sonraki yanıtı göster
Sezen B. okurunun profil resmi
Ne güzel anlatmışsın. Kuyucaklı Yusuf'u senden dinlemek kitabı okumayan arkadaşların kitabı okumasını hızlandıracaktır eminim. Yüreğine sağlık. :)
Homeless okurunun profil resmi
Beğeniden çok hoşuma giden bu oluyor. Birinin okumasına vesile olmak :)) Beğenmene sevindim.
Primadonna okurunun profil resmi
İncelemeniz ansiklopedi değerinde sadece kitapla ilgili düşünceleriniz değil aynı zamanda yazarla ilgili paylaşımlarınız çok yerinde olmuş sizin sayenizde yazara bir adım daha yaklaşmış olduk,teşekkürler.
Homeless okurunun profil resmi
Asıl ben teşekkür ederim. En sevdiğin 10 romanı göster deseler içlerinde sayabileceğim bir eserdir hala.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.