İlmin son sözü, ümitsizlik mi? Kosmos Tanri tun olmadığım
mı haykırıyor? İnsan, tabiattaki topyekün tekâmülün anahtarı.
Kendi şuuruna varan tekâmül. Eskiden soyunun kâinatla sona
ereceğine inanıyordu. Sonra yeryüzü ile birleştirdi akıbetini: ısı
değişecek, atmosfer başkalaşacak, yaşamak imkansızlaşacaktı.
Nihayet anladı ki, kökünü kurutacak kurt kendi içinde. Bu
korkunç yalnızlık, bu bir başına kalış, yeise sürüklüyor
Avrupalıyı. Kimi, zamanın uzunluğundan medet umuyor:
rasgele bir soyun tabiî ömrü on milyonlarca yıl. İmtiyazlı bir
varlık olan insan, neden çok, çok daha uzun yaşayamasın?
Kiminin teselli kaynağı: uzaya göç. Ama göklerden tek misafir
gelmedi ki, böyle bir ümide kapılalım. Artan nüfus, boğulan
insan, azgınlaşan tahrip insiyakı.
İki yol var insanlık için: Kendi kendim imha veya gerçekten
insanlaşmak. İnsanlık tek merkeze yönelen bir tür: öteki türler
gibi dağıhcı değil. Bu biricik düşünen türün sonu, çözülüş
olamaz. Mekân ve zamanı aşacak insan. Bu kanatlanış,
birleşmenin, birlikte düşünmenin eseri olacak. Birlikte
düşünmek, kişiliği ortadan kaldırmaz, geliştirir. Ama
düşüncelerini başkalannınkilerle birleştirmek için, onlan
sevmek, onlarla kaynaşmak gerek. Kurtuluş bu şuurlanışta.
Düşünen insanlığı hayata bağlayacak olan maddî bir rahat
değil, kendi kendini aşma, bütünleşmedir.