Bazı kitaplar vardır, kitabın ana karakteri öylesine baskın bir karakterdir ki, konu artık ikinci planda kalır ve kitabı bırakıp karakteri anlatmaya başlarsınız. Çünkü o karakteri anlamak demek, o kitabı anlamakla eş değerdir. Tıpkı Albert Camus'nün Yabancı kitabındaki Meursault gibi...
Açıkçası ben karakterin ön plana çıktığı kitapları çok önemsiyorum ve ayrı bir seviyorum. Gündelik hayatın koşturması ve yaşam mücadelesi içerisinde belki varlığından bile haberimizin olmadığı ne müthiş insanlar yanımızdan geçip gidiyor. Belki otobüste, sokakta, iş yerinde tam yanımızda duruyor; fakat içinde ne müthiş fırtınaların koptuğunu anlayamıyoruz. Bir insan olarak bir başka insanı tanımaya çalışmaktan kaçıyoruz, imtina ediyoruz. Bu noktada Sabahattin Ali'nin bir alıntısı ile sormak istiyorum:
"Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamakta bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?"
İşte Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk'ta Gerhard Warlich isimli bir karakter var ki, sayfalarca anlat bitiremezsin. Öylesine özgün, öylesine farklı bir karakter... Eskimiş pantolonunu balkondaki ipe asan, iklimin ve tozun etkisiyle eprimesini günden güne izleyip bundan anlamlar çıkartan, hatta hayatın anlamını çıkartan bir karakter. Sabahattin Ali'nin tabiriyle, kendi kafasının içinde yaşayanlardan. Biraz Raif Efendi, biraz aylak adam Bay C., biraz Meursault... Böylesine özgün bir karakter ile karşı karşıyayız kitapta.
Gerhard Warlich, günümüzü mutsuzluk çağı olarak tanımlıyor ve kendisi de aslında tüm davranışlarıyla bu mutsuzlukla baş etmenin yollarını arıyor. Büyüleyici bir gözlem gücü var. Beni en çok etkileyen yönü de insanları, nesneleri, hayvanları, kısacası hayatı gözlemleme yeteneğiydi. Bir olayı gözlemlerken, bir anda yerdeki bir karınca ilgisini çekiveriyor ve karıncanın hareketlerini gözlemleyip bir takım manalar çıkararak gülümseyebiliyor. O an onun için karıncanın hareketlerini gözlemlemek bu hayattaki en önemli meşgale haline geliyor. Hatta Gerhard şöyle bir cümle kuruyor: "Bir kitap yazabilseydim başlıca tezi şu olurdu: İnsan felaketleri ancak izleyebilir, kavrayamaz." Yani yanı başında büyük bir felaket gerçekleşse hemen çekirdeğini alıp keyifle gözlemleyebilecek biri.
Gördüğünüz üzere, çok ilginç bir karakter Gerhard Warlich. Neden bu kadar ilginç bir karakter olduğunu ise, kitabı okudukça anlayabiliyoruz. Warlich, felsefe eğitimi almış zeki bir adam ve bir çamaşırhanede müdür olarak çalışıyor. Felsefe eğitimi almış bir çamaşırhane müdürü mü? Evet, tam olarak öyle. Zira felsefe eğitimini tamamladığı 27 yaşlarında, üniversitede aldığı öğrenim kredisini ödemek zorunda kalıyor, hangi işte çalıştığını umursamadan çamaşırhanede çalışmaya başlıyor ve 14 yıl boyunca istemediği ve eğitimini almadığı bu işte çalışıyor.
Bir de uzun yıllardır birlikte yaşadığı kız arkadaşı var: Traudel. Görünüşte normal gibi görünen bir ilişkileri var. En azından Traudel’in evlenmek ve çocuk sahibi olmak istemesine kadar normal görünüyor her şey. Kitabın Traudel'in içerisinde bulunduğu kısımlarında Gerhard Warlich'in kadınlara, erkeklere ve ilişkilere karşı olan ilginç bakış açısını da öğreniyoruz.
Gerhard, insanların mutsuzluklarının incelikli bir hayatı nerede arayacaklarını bilmemelerinden kaynaklandığını savunuyor. Gerhard'ın bizler için bir çözümü de var: Yatıştırma Okulu. Yatıştırma Okulu kurulur kurulmaz, mutluluktan uzak ortamlarda mutluluğun kurulması hakkında seminerler vermeyi planlıyor. Ayrıntılı olarak Yatıştırma Okulu derken ne demek istediğini önümüze sunmuyor; ama ipuçlarını Gerhard Warlich'in hayatı içerisinde yakalayabiliyoruz.
Son olarak, aşırı duyarlı birisi Gerhard. Her şeyde olduğu gibi duyarlı olmada da "aşırılığın" zararlı olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Zira her şeyin fazlası zarar... Şayet siz de aşırı duyarlı biriyseniz, çevrenizi gözlemlemekten hoşlanıyorsanız, bir pantolonun bile eprimesini gözlemlemek, bir karıncayı izlemek hoşunuza gidiyorsa, Gerhard Warlich'i hemen tanımalısınız. Belki hayatınızın karakteridir, belki de hayatınıza yön verecek biridir. Geç kalmayın.