Gönderi

SEMERKANT'TA MATÜRİDİLİĞİN ARKA PLANI OLARAK HANEFiLİK
Dinin farklı bir cografyadaki Tezahürü: Din, Dini Düşünce ve Çoklu Kültürel Yorumlar/Mezhepler Kur'an-ı Kerim, yorumlandığı farklı kültür ortamlarında ve coğrafyalarda, farklı anlam evrenleri yaratmıştır. Bu aynı zamanda İslamın tarihte farklı görünümleri demektir. Mekke ve Medine'de yorumlanıp yaşanan İslamla Şam, Mısır, Bağdat, İstanbul, Mave­raünnehir gibi bölgelerdeki İslam yorumlanan, doğal olarak farklılık göstermektedir. Göç ettiği farklı coğrafya ve kültürlerde, ana doktri­nini korumak kaydıyla, din farklı şekillerde tezahür etmekte ve çoklu kültürel kimlikler dediğimiz düşünce ekollerini/mezhepleri yarat­maktadır. İslam farklı kültürlerle karşılaştığında, insan doğasına ve evrensel ahlak yasasına uygun mevcut uygulamaları kabul etmiş, bunlara aykırı olanlan aşama aşama değiştirmiştir. Farklı coğrafyalarda ortaya çıkan düşünce ekollerinin, Kur'an'ı yorumlamak suretiyle elde ettikleri rafine bilgiyi o coğrafyanın iklimine uygun bir formda insanlara sunduklarını görürüz. "Kur'an' ın dünyanın en ücra köşesindeki insana ve tüm zamanlara hitap etmesini mümkün kılacak bir söylemin (belağ}" geliştirilmesinde, bu farklı kültür ve coğrafya tecrübesi büyük rol oynamıştır. Toplumda yerleşik örf ve adetlerin, genel eğlim ve sosyokültürel şartların, bir toplumun mezhebe yatkınlığını zorlaştırdığı ya da kolay­laştırdığı açıktır. İranlıların, İslam fetihleriyle birlikte yıkılan devlet ve medeniyetlerine olan özlemlerini ve Araplara karşı tepkilerini, itikadi ve fıkhi alanda İmamiyye, Caferiyye-Zeydiyye gibi mezhepler­le ifade etmeleri; Kuzey Afralıların Hicaz ekolünü (Malikiliği) ken­di sade hayat tarziarına ve kültür seviyelerine daha uygun bulmaları gibi, Maveraünnehir, Horasan, Hint, Batı Türkistan'da yeni fethedilen bölgelerde yaşayan yeni müslüman olmuş kavimler de Hanefiliği kendi örf ve adetlerine, dünya görüşlerine ve tabiatianna daha uygun bulmuşlardır. Zira Hanefilik, dinin arneli yönünün anlaşılmasında rey ve içtihadı ön planda tutarak, Hicaz-Arap toplumunun baskın örf ve kabullerini kısmen yumuşatmış ve farklı çevrelerce daha kolay benimsenebilen bir İslam anlayışının gelişmesini sağlamıştır. İmam Ebu Hanife'nin hem fıkıhta hem de bu fıkıh kuramının temelini oluşturan kelam anlayışındaki tutumu Hicaz ekolünden köklü bir kopuşu temsil eder. Ebu Hanife, el-'alim ve '-Müte'allim ve ef-Fıkhu'l ekber' de {asıl yazma nüshada eser el-Fıkhu'l-ebsat olarak geçmektedir), daha sonra Matüridı'nin geliştireceği bir omurga kurmuştur.
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.