Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Yaşadığımız dünyayı doğru değerlendirmenin ve anlamanın en önemli koşulu kuşkusuz bilimi en doğru şekilde anlamaktır. Bilim çoğu kez, bir bilgi birikimi veya düzenli güvenilir bilgi olarak tanımlanır. Özünde bir arayıştır, gerçeği bulmaya ve yaşadığımız dünyayı, hatta evreni açıklamaya yönelik bir çabadır. Bunun yanında, dogmalar içeren bir öğreti olmayıp tutarlılık ölçütüne bağlı bir deneme-yanılma sürecidir. Bilimde en sağlam görünen kuram ya da yasaların bile hatalı olma olasılığı vardır. Yani bilim de pek tabii yanılabilir. Bilimin en sevdiğim özelliği de yanılma payına her zaman yer vermesidir. Bilimin ne olduğunu ifade ettikten sonra, bilimin ne olmadığını da sıkça düşülen yanlışlardan biriyle örneklendirmek istiyorum. Teknoloji=Bilim demek doğru değildir. Zira teknoloji tek başına bilim demek olmayıp bilimin pratik bir uygulamasıdır. Bilimin etkinlik alanı sınırsızdır. Aklınıza gelebilecek her şeyle ilgilenir. Doğada olup biten her şey, toplumsal yaşamın her cephesi, geçmişte ve şimdi oluşan tüm gelişmeler bilimin inceleme alanı içerisindedir. Amaç, evreni anlamaktır. Fakat asla, kimilerinin düşündüğü gibi, Tanrı'yı bulmak veya ispatlamak amacında değildir. Zira bilim bir arayıştır. Merak duygusundan yola çıkarak evreni anlamlandırma çabasıdır. Dinin veya Tanrı'nın ise, aranılmaya veya bulunmaya ihtiyacı yoktur. Böyle bir düşünce en başta, insanların dini inancının zayıflığından ötürü ortaya çıkmıştır diye düşünüyorum. Zira bilimsel her araştırma bir problemden, bir açıklama ihtiyacından kaynaklanır. Oysaki, az önce ifade ettiğim gibi, Tanrı'nın bir açıklamaya ihtiyacı olmadığı gibi, bir "problem" de değildir. Din-Bilim tartışmasını çok fazla uzatmadan, zamanında değerli dostum
Oğuz Aktürk
Oğuz Aktürk
ile bir alıntı altında gerçekleştirdiğimiz seviyeli tartışmayı size sunmak isterim. Zira iki farklı görüşe de bu tartışma içerisinde rahatlıkla ulaşabilirsiniz: ##$##gonderiIdler:26238562.$$#$$ Buradaki tartışmanın ana kaynağı, din ve bilimin aynı elimizde tuttuğumuz kavramlar mı yoksa iki farklı elimizde tuttuğumuz kavramlar mı olduğu noktasında toplanmaktaydı. Yani birbirleriyle bağlantılılar mı, yoksa birbirlerinden bağımsızlar mı? Her iki düşünceyi de okuyup istediğiniz düşünceyi sahiplenmekte özgürsünüz. Bilimin Öncüleri isimli bu kitap ise, ilk 50 sayfasında bilim denilen etkinliğin anlam ve yöntemine ilişkin görüşleri ortaya koyup çalışmalarıyla bilime yön veren öncü bilim insanlarının kişilik özellikleri ile bilim tarihindeki yerlerini önümüze sunmuş. Kitabın içerisindeki bilgilerin yeterli olduğu elbette söylenemez. Zira 200 sayfalık bir kitabın içerisinde kimlere yer verilmemiş ki? Arşimet, Öklid, Eratosthenes, Leonardo Da Vinci, Kopernik, Francis Bacon, Gelileo Galilei, Johannes Kepler, William Harvey, Robert Boyle, Christiaan Huygens, Isaac Newton, Antoine Laurent Lavoisier, John Dalton, Michael Faraday, Charles Darwin, Johann Gregor Mendel, Louis Pasteur, James Clerk Maxwell, İvan Pavlov, Marie Curie, Max Planck, Ernest Rutherford, Albert Einstein, Niels Bohr ve Werner Heisenberg... Hepsinin kişilik özellikleri ile bilim tarihindeki yerlerini ayrıntılı olarak anlatacak bir kitap yazmak ne yazık ki pek mümkün değil zaten. Bu durumda kitaba yetersiz demek doğru olmayacaktır. Zira okur olarak bizler, bu kitabı okurken merak ettiğimiz bir bilim insanını daha doyurucu bilgiler elde etmek için başka kaynaklara başvurarak tanıyabiliriz. Kitabın güzel yönü de buradadır zaten. Bilim insanlarını merak eden okurlar için, hiç de sıkıcı olmayan, akıcı bir kitap. Bence bilimin artık iyice arka planlara atıldığı günümüzde, bu tür kitaplara daha canı gönülden sarılıp kendimize kıssadan hisseler çıkarmamız gerekiyor. Son olarak Albert Einstein'ın bir sözü ile yazımı sonlandırayım: "Uzun yaşamımda öğrendiğim bir şey var: gerçeklikle ölçüştürüldüğünde tüm bilimimiz ilkel ve çocukça kalmaktadır; ama gene de sahip olduğumuz en değerli şeydir, bilim!"
Bilimin Öncüleri
Bilimin ÖncüleriCemal Yıldırım · Bilim ve Gelecek Kitaplığı · 2007160 okunma
··
268 görüntüleme
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Bilimi, insanın atmosferi gibi görürüm. Varlığı bize etkilerinden ötürü yadsınamaz, hatta onsuz da yapamayız fakat insanlar bunun öneminin üzerine pek düşünmezler. Her insan gibi bilim de hata yapabilir, bu yanlışlarını yanlışlanabilirlik ilkesiyle düzelterek kendisini sürekli rejenere eder... Bilim gerçekten de evreni her türlü anlamlandırmaya dayalı olan çabaların bütünüdür. “Dinin veya Tanrı'nın ise, aranılmaya veya bulunmaya ihtiyacı yoktur.“ noktasında görüşlerimiz yine ayrışıyor senle, ben kesinlikle tahkik bir inancın aranılmaya ve bulunmaya, hatta sürekli bir sorgulamaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ama zamanında yaptığımız minik görüş alışverişine benzeyen bir şekilde senin farklı görüşünü de okumak her zaman olduğu gibi insana iyi geliyor, düşünmeye sevk ediyor. Ellerine ve kalemine sağlık değerli Semih.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Bu kadar kısa bir sürede görüşlerimizin birleşmesi zaten düşünülemezdi :) Hala farklı düşündüğümüzü tahmin ediyordum ama görüşlerini bilmek, hatta tartışmak bile keyifli. Teşekkür ederim, tekrar görüş belirttiğin için.
Nesrin A. okurunun profil resmi
Abdüsselam Pakistan'lı Nobelli bir fizikçi. Nobel konuşmasında Kuran'da iki ayeti okumuş, ‘Yedi kat göğü birbiriyle tam uyum içinde yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında hiçbir nizamsızlık göremezsin. Gözünü çevir de bak: Herhangi bir kusur görebilir misin? Sonra tekrar tekrar gözünü çevir de bak, gözün bir kusur bulamadığından, eli boş ve bitkin geri döner. (Mülk:3-4)’ beni bunlar yönlendirdi demiş. Tetikleyici etkeni din evreni anlamak için. Bence dinin bilim ile sorunu yok bu yüzyılda, ama bilim camiasının sebep ya da sonuçları dine bağlayanlarla sorunu var gibi geliyor bana. Bilinç ile ilgili bilimsel bir kitap aradım, ateizmi savunuyor çoğu, okurum tabii ki sorun değil ama vardığı sonuçlar benimkiyle örtüşmüyor. Dindarlar o bilim kürsüsünde dışlanıyor mu acaba diye düşündürdü beni. Kozmos'u okuyorum Carl Sagan zaten yönelimi belli. Demek istediğimi anlatabildim mi bilmiyorum, yaratıcının olmaması inancıyla başlıyorlar aslında bazıları da yani o da bir inanç değil mi sonuçta, olduğu gibi olmadığı da ispatlanamıyorsa? Uzun bir yorum oldu, ama anlatmak istediklerimi toparlayabileceğim bir uzunluk değil aslında, teşekkürler çeşitli alanlardan okuyup böyle saygıdeğer incelemeler yazdığın için.
2 önceki yanıtı göster
Semih Doğan okurunun profil resmi
Ben anladım ne demek istediğini merak etme. Mesela ilk paragrafta bahsettiğin “tetikleyici etken”e merak diyorum ben. Örnek verilen ayet de merak etmekle ilgili zaten. İkinci paragrafta bahsettiğin konu İle ilgili ise sanırım kısır bir tartışma içerisine girebiliriz. Ateist oldukları için mi bilimle bu kadar yakınlar, yoksa bilimle yakın oldukları için mi ateistler? Bu soruya cevap vermek kolay değil... Çok teşekkür ederim değerli yorumun ve görüşün için.
1 sonraki yanıtı göster
Kütüphane kedisi okurunun profil resmi
Tüm İncelemelerini sonuna kadar sıkılmadan okuduğum tek kişisin Semih. Çünkü çoğu düşüncelerimiz seninle birebir örtüşüyor. Ancak ben daha agresifim, senin gibi kibar ve ılımlı olmaktansa en sonda söylenceke şeyleri dolandırmadan pat diye söylerim.Son olarak diyorum ki, bilginin önündeki en büyük engel ve bilinmezliğin tesellisi Tanrı inancıdır.Bu dünyaya yapayalnız fırlatılmış olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmediğimiz sürece büyüyemeyiz.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Düşüncelerimizin çoğunun uyuştuğunun ben de farkındayım. Bizim senle ayrıştığımız noktalar, senin bana göre daha milliyetçi ve daha Atatürkçü olman. Ben yine bu konularda da daha ılımanım sana göre. Tabii bunlar benim gözlemlerim :) Gerçek olmayan şeylere inandığımız sürece hiçbir zaman gerçeğin ne olduğunu öğrenemeyeceğiz.
Bu yorum görüntülenemiyor
Rümeysa okurunun profil resmi
Bilim dolu bilgili bir inceleme olmuş.
Kütüphane kedisi okurunun profil resmi
Bu konuyu konuşabileceğim tek kişi sensin. Bir yazı yazdım.Ne ırkçılığım kaldı ne faşistliğim. Milliyetçilik kelimesini duyduklarında tüyleri diken diken oluyor. Ama dünyadaki bütün halklar milliyetçidir. Herkes bir yere ait olmak ister ve ait olduğu grubun daha ilerde olmasını arzular. Benim milliyetçiliğim Deniz Gezmişin milliyetçiliği ile aynı. Ben tam bağımsız bir Türkiye için dilimize, kültürümüze sahip çıkalım ve özellikle ekonomik olarak dışa bağımlılıktan kurtulalaım diyorum. Yoksa benim %70 i cahil, kaypak bu milletin üstünlüğünü savunmam mümkün olabilir mi? Ben ODTÜ mezunuyum. Benim klasik anlamda bir milliyetçi olmam düşünülebilir mi?
Semih Doğan okurunun profil resmi
Hatırlıyorum o yazıyı evet. Şöyle bir durum var. Sen kendini açıklama gayretine girmek istemiyorsun. Böyle olunca da fazla yanlış anlaşılıyorsun. Az sözle çok şey anlatmak istiyorsun ama karşındaki insanlar okuduğunu dahi anlayamayan insanlar... Mesela ben kendimi “vatansever” olarak nitelemeyi daha uygun görüyorum. ODTÜ mezunu olduğunu bilmiyordum ayrıca, daha çok memnun oldum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.